Translate

Pazartesi, Temmuz 21, 2008

"Ama Hangi Atatürk" , Taha Akyol'un yeni kitabı hakkında

Her şeyden önce enfes bir kitap.Satır satır tarih okuyorsunuz, ama hiç sıkılmadan.Akıcı bir uslübu var ve alt yapısı çok sağlam.Kaynakça çok geniş.Benim sayabildiğim 167 adet kitaptan istifade edilmiş.Hepsi sağlam kaynaklar.Araştırmacı bir yapıt.Kitabın girişine "Atilla İlhan'ın aziz ruhuna saygı ile.." ifadesi yerleştirilmiş.Uzun bir süre,hatta kitabın sonuna kadar bunun neden özellikle Atilla İlhan'a atfedildiğini anlayamıyorsunuz.Burdan da anlayamayacaksınız.:)
Geçelim.
Kitabın konusu ne peki?Tabiiki Atatürk.Ama hangi Atatürk?
Taha Akyol, Kurtuluş Savaşı'mıza ve yaşadıklarımızı canlı ve gerçekçi bir üslpla yaklaşmış.Olaylar birbirini takip ediyor,aynı anda nerde neler olmuş,kimler kim için neler demiş.
En önemlisi,Taha Akyol'un klasik Atatürk yorumlarını aşan bir üslubu var.Gerçekleri değişik kaynaklardan ortaya koymaya çalışmış.Resmi tarihin ezberlettiği bir Atatürkçülük zihniyetini aşarak, Atatürk'ü sadece bir lider, bir kahraman olarak değil, bir strateji uzmanı, bir nişanlı,zor durumda kalmış insan portreleriyle de vermiş.(ordudan istifade ettiğinde yaşadığı sıkıntıları Ş.S.Aydemir'in kaleminden)Yani bir insan olarak,Atatürk.Benim en çok bu hoşuma gitti.
Yazara göre kitabın asıl amacı Atatürk'ü Kurtuluş savaşı serüveninde yol katederken izlediği politikalar(iç ve dış politakalar) çerçevesinde yorumlamakmış.Bir ölçüde başarmış.Örneğin,padişaha çektiği telgrafları veya arkadaşlarına yazdıklarını olduğu gibi aktararak,önce olayı ardından bu şekilde davranışının konjunktürel nedenlerini ortaya koymuş.Bu yüzden Atatürk'ü 1919'lardaki söylemleriyle 1923-25'lerdeki söylemlerinin farklı olduğunu, bunun o dönemdeki koşullarla ilgili oldugunu altını vurgulayarak ifade etmiş.Örneğin Atatürk, yer yer Padişaha yakın olmak zorunda kalmış, yer yer Bolşevik Rusya'ya yakın durmak zorunda kalmıştır.

Bazı gerçeklerin daha rahat konuşalabildiği bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz.Atatürk'ü de nesnel olarak değerlendirebilmek ve gerçek değerini anlayabilmek için bu kitap oldukça ufuk açıcı.
İşte tembelliğimden dolayı -gerçekten- rastgele buraya alabildiğim deryada damala bir kaç alıntı:

"Mustafa Kemal artık resmen yetkisiz ve ünvansızdır.(Ordudan istifa ettiği yıl.)En güçlü askeri birlik olan 15.kolordu'nun başında bulunan Kazım Karabekir paşa'nın davranışı nasıl olacaktır?Mustafa Kemal ve Rauf Bey ensişe içinde bekliyorlar.(Ş.S.Aydemirden aktararak devam ediyor)...Kazım Karabekir ilerler.yaklaşır.Durur.Askerce selam vaziyetini alır.Önemsiz bir şeymiş gibi sukunetle bildirir:
-Emrinizdeyim Paşam!Ben subaylarım erlerim,kolordum,hepimiz emrinizdeyiz!
Şevket Süreyya'nın yazsıkları bizzat Karabekir'in ve Rauf Bey'in yazdıklarına dayanıyor.Fakat ikisi de zaferden sonra Mustafa Kemal'le yolları ayrılan,İstiklal Mahkemeleri'ne düşen insanlardır!Bu siyasi sebepten, Atatürk Nutuk'ta Karabekir'in bu bu "vefalı,cesur,dürüst" hareketinden bahsetmez."(s.52-53)
"24 Nisan 1920,cumartesi;(Meclis açılmasından sonraki ilk gün) Milli Mücadele tarihimizin en önemli konuşmalarından birini yapmak üzere, Mustafa Kemal Paşa kürsüde,biri açık öbürü gizli oturumda iki konuşma yapıyor...Mecli2teki üyelri tanımlarken kullandığı terimler, vatan toprağı üzerinde yaşayan herkesi İslam ortak paydasında birleştirme amacını yansıtıyor:
"Yalnız Türk değildir,yalnız Çerkez değildir,yelnız Kürt değildir,yalnız Laz değildir fakat hepsinden mürekkep bir ANASIR-I İSLAMİYE'dir..Vatandaştırlar,birbirlerini karşılıklı hürmetle bağlıdırlar ve diğerinin her türlü hukukuna, ırki, sosyal, coğrafi hukukuna daima riyaketdırlar." "(Atatürk'ün Söylev Demeçleri,I,1997,s.12-63)