Translate

Cumartesi, Şubat 21, 2009

züppelik

Karanlığa karışık bir hücre patlaması vücudumda cengi revan ederkene, gecenin üçünde beşinde hüzün bombaları sağanak halinde düşüyor, bitmemiş hülyalarımın, dizgilenmemiş harflerin ve yitik aklımın bağbozumu tarlalarına.
saat ne zaman gecenin üçü olsa bir saat zihnimde çalmaya başlar,neşeyle kalakarım fikirlerime, neşeyle koklarım aklımdan geçenleri.Masamda bu neşveyle bir an önce yazmak hissi doğar,günaydın ve iyi geceler sapması.Gecenin üçünü görmeyeli uzun bir zaman olduğundan çok mutluyumdur su anda.arkadaşım sen delimisin, yazmak için gecenin üçünü beklersin..Acep ben delimiyim aklımın zembereği kopmuş bu saatte.
Karışık bir duygu patlaması, virane hatıralar ve kenarları kemirilmiş resimler, yumuşak bir his tüm vücudumu kaplamış, özgürlüğümün tadını, izlemeden, kontrol etmeden, içimdeki dışarıya atarcasına savruk saltolarla atıyorum.Nihayet gülüyorum..Gecenin üçünde.:)
Saniye saniye hazmediyorum, özgürlüğüm sadece iç dünyama has, dışarıda bir hiçiz hepimiz. Hep bir amaçlar, beklentiler, alışkanlıklar,ve yapılması gerekenler listesi.Yeter artık bıktım ben bunlardan ölmek gibi, düşmek gibi boşlukta devamlı özgür ve devamlı zehir zemberek çalışır kafan yani sanki çekmiş gibi olur bünye. Ama hisli ve içlidir. Keskindir zeka, ama yumuşak yumuşak içimden bir inilti vicdanımla birleşir seni mest eder bu his.
Artık mekanikleşen ve soyutlanan insandan bahsediyor haberler, bilim adamları. Arabaya tapıyoruz, mala tapıyoruz, şehvete tapıyoruz, insanlıktan uzaklaşıyoruz adeta bir hayvan gibi yaşıyoruz.Her sabah keskin bir dikkat ve güçlü bir vücudla kalkıp, eşekler gibi çalışıp akşam yorgunluğunda bedeni Tv ye hapsediyoruz.Kilo almışız, ev almalıymışız, emeklilik için birikim gerekirmiş, vızır vızır sesler, telkinler,emirler arasından kafamı serin ve temiz bir gül bahçesine çıkarmış huşu ile taparcasına güzelliğini izlediğim bir bahçeye ancak gecenin üçünde varabiliyorsam ben ne yapayım.
Hani sadece her gece üçte buraya gelebilsem her gece üçte uykudan kalkıp masa başına geçeceğim ama ne yazıkki bu çok nadir?
Evet, evet yarın iki satır ıkınmadan sıkılmadan yazabildiğim için o kadar mutlu olacağım ki tekrar bu an gelinceye kadar üzüntüyle bekleyeceğim.

Hüzün, aşk, iniltiler ve derin düşünce.Hep bu içinde mücevherlerin olduğu, dışardan kasvetli, çamurlu, pis görünen küfenin içinde yaşamak istemişim bir zamanlar.
uyluğuma bir tekme atan bir şehir dışkıları, böğürtüleri ve züppelikleri ile yaşadım ve bir şehir züppesinden daha züppe, bir tacirden daha hasis ve kurnaz hale geldim.Şehir beni evcilleştirdi, bir sünepeye çevirdi. Bazen İtiraz eden, bazen haykıran, bazen gözlerini kapatıp huzurla dua eden kişiliğim 10 dakika sabredemeyen, devamlı koşturan, duruma göre kalıp alan, prensipsiz bir metaya çevirdi.Sanki itirazım korkusundan bu saati bekliyormuş gibi korkuyla soluyarak yazıyor bu kişilik...
başını dik tut ey cengaver bu şehir seni deviremeyecek daha züppeleşmeden, daha çok kin gütmeden, daha fazla boyun eğmeden, kendinle konuşmaya devam et.Devam etki gecenin üçleri sabahın erken satlerine kaysın, yazabilmek için aylarca aylarca beklemek zorunda kalmayasın.Yazarken bir kompozisyon sınavındaymış gibi hissetmeyesin kendini.
Özgürlüğümü derin gözlerime sürme çekip, kollarımla sımsıkı tuttuğum gecemin üçlerini beşlerini beklemeye devam ediyorum.
Not : kontrol edenim, karısanım olmasın.