Translate

Cumartesi, Eylül 11, 2010

Yeşil, Ağaç ve Bursa

Yeşil insana bir ferahlık verir.Ama yeşilin bence asıl güzel yanı neşesini ve canlılığını hayatı temsil etmesinden almasıdır. Ağaçlar, kurumuş kabuğun içindeki çıtır çıtır yanabilen mis kokulu odundan ziyade bu odunu süsleyen yeşil yapraklarından alır güzelliğini. Büyük bir ağacın altında oturmak insana güven verir.Çünkü ağaç, hem yaşamı -yani yaprakları- hem de ölü olmayı -yani odunu- temsil eder. Ağacın bir dalını koparmadan elinize aldığınızda içinde bir yaşam var olduğunun coğunlukla farkına varabilmeniz için yapraklarınızın sizi uyandırması gerekir.
Lif lif iç içe geçmiş yüzlerce kılcal borucuk aynı ölü mimarinin içinden yavaş yavaş agacın en üstünde oluşarak meyveyi beslemek için canla başla su taşırlarken siz bu yapıyı korumaktan kurumuş ve kalınlaşmış kabuğuna ölgün gözlerle bakabilirsiniz.

Çok güzel bir ağacın altında oturuyorsam,o esnada hep içimden şunu fısıldarım: Yaşam bu! Yaşamak ve bir gün öleceğini unutmamak.

Ağacın gövde ve dallarındaki bu mekanizmayı idrak edebilmek için, herhangi bir ağaca dikkatlice bakın.Yeri sabittir, doğduğu toprağı hiç bir koşulda terk edemez. Toprağına kökleriyle sımsıkı bağlıdır ve ölünceye değin aynı yerde kalmaya yeminlidir.Sert bir sonbahar rüzgarı, tüm canlıları yerinden eden tipi kar veya kemirgen bir tabiat canlısı onu rahatsız etmez.
Toprağın altında yatan kalın kökler toprağın altında da bir yaşam olduğunu bize fısıldar. Bir ağacın kökü ne kadar sağlamsa ağacın kendisi de o kadar sağlamdır. bunu gövdeye doğru ilerlediğimizde farkederiz. Kalın bir gövde köklerinden gelen gücü dallara kadar korur. Gövde,bir açıdan savaşcı ve gösterişli tarafıdır ağacın;ben burda başlarım demek ister.Ama onun var oluşu veya gövdede yeşil dalların olmaması onu olduğundan daha küçük göstermez. Başka bir açıdan gövdenin yapısı belki onu daha mütavazi bir kimliğe büründürür.Yaşamın ve gücün sahibi, savaşcı ve korumacı gövde, -köklerin sadık dostu- içinden filizlenen yaşam pınarını henüz göstermez.
Yukarıya doğru ilerlediğimizde şunu görürüz. gövde kendinden daha güçsüz 2 ya da 3 küçük gövdee ayrılır. Bunun sebebi daha fazla meyve vermek için dağılarak verimi artırmaktan başka bir şey değildir.Böylece dallara ayrılan içi su dolu odun lifleri en tepede meyve ve yeşil dallar olarak patlak verir. Her dal her yaprak, her katman artık yaşam demektir.

Benim kendi gözlemim Bursa, tam böyle bir şehir; köklerine bağlı, yeşilin canlılığını taşıyan ve mezarlarla, türbelerle şehrin içiçe yaşadığı bir tabiat eseri.Onun kalın kökleri Orhan Gazi'nin şehri aldığında atılmış. Gövde oldukça kalın ve aradan yaklaşık 700 yıl geçmesine rağmen gövde kalınlığında bir eksilme olmamıştır sanki.Onu köklerine bu denli sadık kılan şehrin pek çok özelliği var.

Serin bir ağacın altında oturmak ve bunları düşünmek için Bursa'ya gelmek gerekiyor olabilir.