Translate

Cuma, Ağustos 26, 2011

Amaçsızlık

Bir kişinin amacının olması gerekliliğinden daha çok ne için bir amacı olması gerektiğini düşünüyorum. Ölümlü ruhlarımız var, her gün bir organizma olmaktan çok hislerimizi idare etmeye çalıştıgımız kırılgan, hassas yapılarımız var.Düşünebilme imkanımızın çok az olduğu bir yaşamda neden bir amacımız olması gerektiği sorusuna net bir cevap bulmaya çalışıyorum.Amaç diye fikirlerimize sokuşturulan her türlü zenginlik ve popülerlik gibi kavramı reddediyorum.
Bir beden ve bir kafa,kafanın içinde konuşmalar ve genetik ve çevre-uyumlu davranışlardan oluşan ,kendini bir eşyanın sahibi olarak daha iyi hisseden zavallı insanın "İş sahibi olmak, ev sahibi olmak, çocuk sahibi olmak" gibi ne kadar düz hayaller peşinde koşmaya inandıgını veya inandırıldığını gördükçe, aslında bunları bir amaçtan ziyade bir hak veya zorunluluk olarak gördüğüm için, değersiz buluyorum.

Düşünelim : Amaç sahibi olmak, ne için? Neyi elde etmek için? Para, ün, makam, kadın, refah ve yine daha çok para.
Ya da başarı kelimesi, kazan kazan daha çok kazan. Diyebilirsiniz ki senin altın kuru tabi, böyle konuşmakta bir beis görmüyorsun. Belki haklısınız ama bu fikri kişileştirmek anlamına geleceği için size kulak asmıyorum.
Herkesten farklı oldugunu düşünmek için kendinde bir neden bulabiliyor musun?Sen ne tür bir amacın insanısın. Gerçekten bir amacın varsa ve bu amacını çevrendeki zeka düşmanı pohpholayıcıların kuşatmasından kurtularak düşünebildiğinde sana ne getirisi olduguna inanıyorsun.
Amacım yok benim.

Bence insanların çoğu en basitiyle, -atıyorum- kendi kendine uçmayı bir kere hayal etmiş, bir kere süpermen olmayı istemiş, bir kere dünyanın en yakışıklı veya dünyanın en güzel kişisi olmayı, en inançsızı bile cenneti bir kere düşünmüştür.

İmkansızı istemek için elinizde genetik olağanüstü nedenleriniz yokken; bunları istemenin, düşünmenin veya hayal etmenin şüphesiz keyifli ama salakça bir tarafı var. Bunları hayal edenlerin ne kadar salak insanlar olduğunu düşünerek alay etmenin insanca bir davranış olduğunu kabul ermek gibi.En düz mantıklı, en kalın kafalı olanlarınız bile anlayacaktır ki, keyiflendiğiniz an için bana bir şeyler borçlusunuz.Size söyleyemediğiniz bir şeyleri söylemeye davet ediyorum.
Herkesin süpermen olup uçtuğu, herkesin en güzel, en zeki ve en başarılı oldugu bir toplum istemiyoruz, ama biraz daha akıllı amaçları olan insanların oldugu bir toplum ne güzel olurdu.

Kademeli bir olgunlaşmanın mantık evresi, zeka ile bence çok orantılı değil. Mantık yürütebilmek demek, gündelik bir yaşam ve gündelik bir iş için, gerekli olan basit aritmetikleri anlayabilmek ve tecrübelerini aktarabilmek gibi basit bir şey.Ya da olgunlaşmak yaşlanmak demek değil.Olgunlaşma, hem sırıta sırıta enerjik yaşayabilmek, hem doğallığından kaybetmemek, hem kendini bi bok zannetmemek hem de amaçsız kalmadan her tür insanla uyumlu yaşayabilmek.Zor olan belki bu.
Amaç sahibi olmak, normal bir vatandaşın sahip olması gereken hakların ötesinde düşünülmeli.Amaç sahibi olmak, hep düşünmek ve ilkeli bir yaşam sürdürmek, kendini yenileyebilmek.Kendimle barışık olmalıyım belki ama bunu beceremiyorum.
İçimdeki fikirlerin veya acı tecrübelerin, farklı yaşamların dışa vurumu kimi zaman sessizlik,kimi zaman uyuyamadıgım geceler, ve strese dayalı hastalıklar olsa da ben bu kendimle inatlaşan, amaçsız, imkansızcı yapımdan hoşnut oldugum için yaşamaya devam edebiliyorum.