Translate

Çarşamba, Haziran 28, 2006

Zihin-Oda

İnsan zihnini bir odaya benzetiyorum.odanızı yeterince havalandırmanız,arada bir tozunu dumanını almanız gerekir.Pencereleriniz açıp içeriye temiz hava dolmasını sağlamazsanız,odanızda zamanla sadece kendi nefesinizi koklar hale gelirsiniz.Kapınızı yeni yeni fikir ve tecrübelere ve kişilere açmazsanız,içeride bunalmaya başlarsınız.Bu yüzden yapacağınız tek şey var,bol bol okumak.Okumak okumak okumak.Odanızı açın.korkmadan misafir edin gelenleri.Kimseye zararı olmaz.Kimbilir belki hayat boyu arkadaşlık kuracağınız birileriyle karşılaşırsınız.

Cumartesi, Haziran 17, 2006

martılar

martılar mar tı lar mırıl mırıl hayvancıklardır.beyaz beyaz tüylerle dolu kanatları onların en sempatik organlarıdır.bu beyaz tüyleri bir an olsun siyaha boyasak kargadan cokfarkları kalmazdı.hele o kanatlarını öküz gibi böyle açmaları yokmu.hem kendilerine olan güvenlerini gösterirler.hem de istranbul semalarında resim çizenler için ufak bir dalga çizgisiyle güzel bir süsleme araçlarıdr.bak şöyle.... diyemiyorum..bi gün klavyede daha iyi bi araç icat edilerse -bu işlevi gören- onunla gösteririm.
martılardan niye korkuyorsun ki.onlar o beeyazlıklarıyla ister noel babaya benzet ister türbeden cıkmışta istanbul sokaklarında ne tür günahlar işleniyor diye geziye cıkmış bir dervişe bezet insanda hem böyle yarım bir umut sadagat güven gibi hisler uyandırır.

Ancak sana katıldıgım yerlerde var.mesela martı gerçekten çirkin bir surata sahiptir.Bu çirkinlik aşağı dogru kıvrılan gaga ucunda temerküz eder.adeta bi bebek çükü gibidir.hem de heykel gibi sert.anlamsızdır anlıyacağın.
aslında martılar bir açıdan da duygu yüklü yaratıklardır.oldukça kıskançtırlar.terkedilmeye dayanamzlar.anlamsız gibi gelen bakışlarının altında yatan ana etken yarı sizofren ruh halleridir.mütemadiyen aşk şarkıları dinlerler.bar ve lokanta önlerinde birikmelerini ana sebeidir bu.yani karmaşık ruh haletleri istanbulun bir şehir olarak karmaşıklığını dayansıtır desek abartmış olmamalıyız.özellikle aşk şarkılarında ve düş sokağının melodilerinde yer almalrının başka başka nedenleri vardır.murat yılmaz yıldırıma bu hain yaratıklar hger gün üç öğün balık varmektedirler.yan öylemi balık olur bunlar.ne bileyim adamı ta doyuran.en iyi,bogazın en fiyakalı balıklarını en taze istavritleri bizim düş sokağı yemektedir.ayreten kayahan,rammstein,placebo gbi sanatçılarla ilişkileri varmış.benden duymamış ol.çünkü bildiğini anlarlarsa konseyin kararlarına aykırılıktan yersin gagyı.ona göre.
Bİr de belki de bir hayır vardır yaptıklarında..ne bileyim belki de seni sevmiştir.belki senden hoşlanmıştır da başka birine bakmanı çekememiştir.belki bir kan davasında kardeşi yerine intikamını senden alıyordur.
kimblir belki dost canlısdırlar.....

Cuma, Haziran 16, 2006

Selamlar

Selamlar gönderiyorum afrikanın dağlarından
selamlrımı alın siz terlemeyen alınlarınıza koyun
öpüp okşayın onları
bilinki bu selamlar bir nefeste cıkmadı
bilinki bu nefesler ciğerimi yırtan bir yokoluş sancısının ürünüdür
Bilinki bu nefeslerde kan var,ciğer var,it var ,bok var,yağ var irin var
bilin ki bu nefesler EMEK kokar
zihnimi tartaklayan bir kamçı gibi
bedenimdeki bir kaç delikten daha fazlası
bir mendeburun gölgesi var bu nefeslerde
bu selamı ona göre alın
mahfazlayın arın sarmallayın
piyasadan fazlası ütopyadan fazlası
tarihin karaciğeridir bu zihinler
temizler temizler temizler
kardeşçe alıp öpüp koyun başınız üstünüze..
saygılar erkan

SUÇLULUK DUYGUSU

Evet suçluluk duygusu hakkında yazmak istiyorum.Suçluluk nedir?kısa tanım psikiyatri biliminde "çok değer verdiğin bir kişiye karşı hata yaptığında kendini değersizleştiren duygunun" adıdır.Yani kişi önce hata yapıyor ardından da yaptığı hata sebebiyle kendini giderek değersizleştiriyor.Dğersizleştiği bu durumun içinden kurtulmak için yapabileceği tek şey ise ya hatasını affettirmek ya da bu hatadan ders alarak yeni deneyimlerinde bir daha aynı hataya düşmemek.;Ancak hatanın boyutu büyüdükçe bu duygu kişiye daha büyük zarar verir hale gelecektir.
Düşünün suçluluk duygusu içindeki bir birey kendi içine çökmüş bir evin çatısı gibidir.Evin içindeki bireylerin kurtulabilmesi için tek çare o evden kurtulmaları ve yeni bir eve taşındıklarında daha sağlam bir çatı yapmalarıdır.Aslında suçluluk kavramı içinde mutlaka hatayı da barındırır.Hatanın veya yanlışlığın olmadığı bir yerde suçluluk olamaz,eğer güzel onere edici bir davranış varsa orada suçluluk değil mutluluk vardır.Arkadaşıma karşı güzel fedakerane bir iş yapmışsam bu kendimle gurur duymamı sağlar.Dini kökende de bu suçluluk duygusu ile gurur arasındaki zıtlığa sık sık atıflarda bulunuur ve hatta gurura kapılmamak için sürekli belirli bir suçluluk düzeyinde bulunmamız gerektiği zımmen vurgulanır.Dindeki suçluluk duygusunun faydacı yaklaşımı,kişiyi yaptığı hatalardan (günahlardan) sürekli uzak tutmak ve beyne hataların tekrar sokulmamasını sağlamaktır.Böylece gurur dediğimiz kendini gereğinden fazla sevmek törpülenmiş olur.oysa batının bilimi güzel işler yapmayı ve bu işler neticesinde kendimizle gurur duymamız gerektiğini sürekli vurgular.İnsan der ancak kendini gerçekleştirdiği takdirde mutlu olabilir ve yaptığı iyilikler karşısında gurur duyması gayet normaldir.Oysa din de yapılan iyilikleri ve suçlulukları boşaltabileceğimiz bir alan kendiliğinden yaratılmıştır.bu alan diğer alemde bir yerdedir.kişi iyilik yaptığı zaman bu iyilikleri üzerine alınmaz birey nötürleştirilmiştir.bu nötürleme bireyi yaptığı iyiliklerin de ilerde üzerine baskı yapmasını önlemesini sağlar.yapılan hatalarda diğer aleme gider böylece öznemiz yaptıgı hatadan da yaptıgı iyilikten de sorumsuzlaştırılmış olur.tabi bu sorumsuzlaşmanın boyu ebatı rengi tadı cinsi ayrı ayrı ele alınmıştır.yani sorumsuzlaşma özellikle dinimizde tamamen günahlardan sıyrılarak yeniden hata yapma özgürlüğüne kavuşmayı içermez.Tam aksine yapılan hata ile tıpkı yıkılan çatıdan sonra yeni bir evde daha sağlam bir çatı altında konaklama da olduğu gibi bir takım önlemler eşliğinde yeni yapılacak günahlara karşı temkinli davranmak gerektiğini içerir.
Oysa suçluluk duygusunu ifade etmek için başladığım yazıda başka konulara değinmek istemiştim.Özellikle kız erkek ilişkilerindeki suçluluk duyusunu irdelemek istiyorum.Neden suçluluk duyarız?Bir kişiyle ayrıldığımız zaman neden ayrılıktan sonra duyulan üzüntünün içinde bir miktar da mutlaka suçluluk vardır,?
Bu duygu nasıl yerleşir içimize?bileşkeleri nedir bu duygunun?üzüntü,kendini değersizleştirme,knedine güven duygusuna verdiği zarar,pişmanlık,hayaller,anılar?Bu boğucu kafesten nasıl kurtulabiliriz?
Bu olumsuz duyguların harmanladığı tutum sergileyebilme yeteneksizliğimiz ile yaşamanın tanımı nedir?suçluluk duygusuna kapılamkta ki ana etkenlerimiz nedir?yaptığımız hata nedir?
Hata iki şeyi içnde barındırır 1 yanlış bir eylem 2 bu yanlış eylemin neticesinde karşı tarafta oluşmuş bir zarar.ancak hukuk dilindeki tanımıyla hata için kişinin kusurlu olmasına gerek yoktur.yani kişi kusurlu olmadan da hata işlemiş sayılır.Ama iki tür hatanın yaptırımları farklı farklıdır.dolayısıyla temel hata dedğimiz kişinin kendinden beklenen dikkat ve özeni göstermemesi kişiyi hemencecik hatalı yapar(saik hatası).kişi kendinden beklenen dikkat ve özeni göstermesine rağmen hata yaparsa bu sfer uygulanan yaptırımlar düşer(Temel hatası).yani daha düşük bir ceza uygulanır.Biz teknik terimlerin içinde kaybolmadan kendi zihnimizin gösterdiği yolda ilerlemeye devam edelim.
Dolayısıyla ilişkilerde bireylerden birisinin hatalı sayılabilmesi içn temel olarak kendinden beklenen dikkat ve özeni göstermeyerek karşı tarafa bir zarar vermesi gerekir.Kendimizden beklenen dikkat ve özen nedir?Bu dikkatli olma ve özen gösterme hangi sınırlar içerisinde geçerlidir.Nereye kadar dikkat etmeli nereye kadar özen göstermeliyiz?Sevgilimiz bizim için tinsel,zihinsel,davranışsal ve fiziksel pek çok ortak alanını birlikte kurduğumuz o alan içinde birlikte yaşadığımız kişidir.Örneğin, sadakat sevgi iyiniyet ve saygı bu alanın olmazsa olmaz kurallarıdır.
Devam edicem..........Erkan Ören

Pazartesi, Haziran 12, 2006

Yoldan geçen simalara bakıyorum.hepsini teker teker inceliyorum.Bir insana baktıgım zaman aklıma iki şey düşer:
1.O kişinin yüz hatları.hacim boy ten cilt gibi bir kişinin resmini çizmeye kalkıştıgınız zaman onu betimleyen ana özelliklerini ayırt etmeye çalışırım.Sakın yanlış anlaşılmasın bu bakışlar yargılayan bakışlar değildir.Tam aksine kapsamak için aklıomda daha iyi tutmak için bakarım.Bu kısımda çoğunlukla belirli bir bilinç düzeyine çıkmışlık yoktur.
2.O kişinin moralinin davranış özelliklerinin ve o anki psikolojisinin nasıl oldugunu düşünürüm.Hareketleri nasıldır,hızlı mı yavaş mı,bakışları nereye odaklanır.Gözümün içine içine mi bakar,yoksa gözleri kapılarımızı calıp kaçan cocuklar gibi mi?sevgi dolu mu,yılgın mı,yorgun mu,enerjik mi,cok bilmiş mi?nasıldır bu bakışlar.ne isterler.suyuma dokunmayan yılan bin yıl yaşasıncı mıdırlar,her şey benim içindir,benden başkası yoktur cu bakışlar mı.
Mesela internet kafede şu karşımdaki masada oturan adam nasıldır.Şyu anda ne düşünmektedir.Duruşu neyi ifade eder.Ciddi bir iş yapmanın çatıklığı var,işini adım adım sakin ama emin adımlarla bitirmeye çalışan çalışkan karıncalar gibi adam.Baş hafifçe öne eğilmiş kontrolü daha yakından sağlamaya çalışıyor.Oysa tam arkasındaki genç öylemi,kulağında müzik ağzında sakız,kollar yanda gülerek bakıyor bilgisayarın ekranına.
peki bunun ne faydası vardır bana?Aslında faydayla ilişkili değildir bu yaklaşımım,daha cok bir alışkanlığı ifade eder.Ama yine de faydalıdır bu durum.İki farklı davranış veya ruh haletine göre iki farklı davranış sergilemek gerekir.Mesela ilk incelediğimiz kişiye(karınca) bir şey sormak için "Özür dilerim,sizi işinizden edicem ama,bir şey sorabilir miyim" demek oşahsa yaptıgı işi dikkate aldığoımızı gösteren bir davranış olacaktır.Oysa diğer arkadaşımıza daha samim bir hitap şekliyle yaklaşabiliriz.
Öte yandan insanlar üzerinde bu şekilde düşünmenin bir diğer faydası da bilinşli olarak değişik kişilik özelliklerini zihnimizde sınıflandırabilmemiz olacaktır.

Cumartesi, Haziran 10, 2006


EVETTTTTTTTTTT!
Nihayet bir işe girdik.......Merkez Bankası Antalya Şubesi Memurluk..Vatana millete hayırlı olsun.Hadi hayırlı traşlar...........

Perşembe, Haziran 01, 2006

1 haziran-sıcak bi cafede

Liebe ........
Liebe.....
the polizei schlisst the möglichkeit nicht aus ..the 19 jahre alt madchen..
Falcodan bi şarkı jeanny..dinledikçe kendimden geçiyorum.şarkının her melodisi ruh gerdeğime hafif bir yel gibi süzüle süzüle giriyor.zihinimi açan bu müzik,sert bir alman sesiyle mayalanmış..Wir müssen weg hier,verstehst du nicht?du dich,ich nich,oder...jeanny..Ciğerlerime derin derin oksijen depolamak gibi bir şey bu.. Pembe odalardan teşennüt bir sarayda zihninide en kaygan en yumuşak ve en zengin hayallerle koşarken,şarkılar söylemek gibi..
sadece şarkı söyleyip sahip olamanın,kendini ve hayatı sevmenin neşvesi içinde ve zevk almanın tadına vararak koşmakkklk gibi..
soluksuz kalıncaya kadar..pembe koridorlarda,taltifler ve alkışlar arasında gibi..Sevmek gibi bu...