Eski teoman albümlerini,yenilerini ,son parçalarını, konserlerini tekrar tekrar dinliyorum. Eski bir fanatiğiydik ..Liseden.. Kasetten, ilk defa rokçuyuz diye kendimiz farklı hissettiğimiz yıllardı. Kafa sallamanın, bara gitmenin filan nasıl olduğunu merak ettiğimiz, ama bunu yapacağımızı aklımızın ucundan geçirmediğimiz yıllar. Bu terbiyesiz sözler yazan ve bunları besteleyen ahlaksız adamın müziklerinden ne keyif mi alıyorduk..O zaman sorsan abi. baksana süper bi şey bu gitar, elektroinik filan diye bas bas cevap verirdik. Teoman banyosu. Ahmetim sen iyi bilirsin. Niye yazıyorum, bunu ben de bilmiyorum.
Yaşam tarzımızın nasıl şekilleneceğini kestiremediğimiz, deli fişek umutlarımızın olduğu, hayatı hafdif bir yüz kızarıklığı ile geçirdiğimiz, cebimizdeki paraya göre duygularımızı bir anda coşturabildiğimiz demlerden bu yana pek bir şey değişmemiş. Teoman yüzlerce yeni şarkı bestelemiş, biz birer meslek erbabı kamuda patlaya patlaya çalışırken, rock müzik dinlemenin bir yaşam tarzını beraberinde getirmek zorunda olmadığını seziyorduk.Ya da canımız belki böyle istedği için böyle düşünüyorduk. Oysa hep gıpta ile baktığımız bir felsefedir özgürlük ve istediğimiz gibi konuşabilmek, yaşayabilmek, sevişebilmek.İstemediğimize eyvallahımız olmadan , çılgınca, kendi bedenlerimizi ve fikirlerimizi istediğimiz gibi kırıp dökerek ve kendimize acıkmaksızın yaşamanın verdiği haz. Para bitince yoksun. Cafede, konserde, dışarda. Evde otur kitabın başında pinekle. Oluınca özgürsün.
Müslüman bir ülkede zevkle rock dinleyip sözlerine -bu ahlaksız adamın!- eşlik edip, sonra da cuma namazlarına gidersin, küpe takarsın, sonra oruç tutarsın. Kendini farklı hissedersin. Güzeldir bu duygu hala yaşamak isterim. Har vurup harman savurarak, hırsla ve inatçılıkla herkese kafa tutarak, kendini her şeyi yapacakmış gibi hissedip, aşık olur osurur, terkedilir sonra ağlar, akşam sofrada aileye bir şey çaktırmasam da bu işlerden vazgeçsem diye vah edersin.Gülmek geliyor içimden. Gülmek ve özgürce bağırmak, küfretmek.Teoman bu gençliği 40 nda 45 inde bile betimlemeye devam ediyor.İşte bak.: İstanbul'da
"Savrulmuş her şey bitmiş her şey ben yokken..taa en derinden iliklerinden..kalbimi astım ceketimin yakasına aşktan kederden pişman geçmişten İstanbul da dersin sonra..Nefes alır gibi sanki yalanlar söyleyince sesim öyle yüksekti ki kendim bile inandım.Öyle ya da böyle zor sözlerini unutmak en sevdigim sarkının."
Bazı arkadaslarımız, abilerimiz bunu anlamakta zorluk cekeceklerdir. Yapı olarak veya karakterden kendini hep baskılamış veya düşünce olarak kalıplarını aşamamış bir kişi bu duyguyu anlayamaz.bu şöyle bir şeydir; kural : Kuralsız ama asilce, yüce ve asil, yalansız, dürüst ve bir kahraman gibi olmak. Gençler bunu ister biraz. Hepimiz buna benzer şeyler istedik. Geçti ama geçiş dönemlerinde, herkesin şikayet etmesini yeni gençliği anlamamasını anlamıyorum. deden seni anlıyor muydu arkadas, onu bırak baban anlıyor muydu sen gençken seni? dizini kırıp aynı baban gibi bıyık bırakıp mı büyüdün?
::)) Bir insanı anlamak için, onun yaşadıklarını doğal karşılamak gerekir. Ahkam kesenlerden uzak durmak lazım.
Bu teoman şarkısı şunun gibi bir şeydir:
CREEP:
Dudaklarında sızlanmamı var
Nefes mi alamıyorsun
Sen kapıda üşümüş bir not kagıdısın
Bahçemde serpilmiş bir tohumsun
Şu köpekler karsıdaki taşlar
Dirseğindeki kabuklaşmış yara
Seni izlerken
Sen
ayyaş gibi içiyorsun
ve ağlıyorsun
ağlama adamım
ağlama
yeter süründüğün
Kemerini sık Ciğerini doldur
Ve SÜR arabanı artık
Sokakta kalmış kedi
Kulaklarını örtün namusunun
Canı ne isterse onu yapsın
Sehre sorun kimliğini
Düşürülmüş kişiliklerin içinde,
yaşasın yaşasın
Sadece bir kediyiz.