
Karmaşanın Zevki:
Akar zincirler zihne
Makas çakar yarıklarımı
Dilimde zehir gibi tatlı
Aklımda bahar,göğsümde kainat,
Kalbe çıkar cinlerim.
Sen!Halıda menevileşen şey!
Yerçekimini sok göz çekimime,
Duvarları yardığım şu an.
Künkler uçuşur kanallarımda.
Yaşasın karmaşanın zevki!
Ve yastık gibi güvenli toplum
Uzaktan gelen tarihine gömerim seni,
İsyan,isyan,isyan,zıplayan
Apartman binalarında saklanan
Bir kitabı kaşının ortasından vuran
Fırla uzaya!
Nöronlarımın düşlediğine
Kurtul içimden!
Kurtul kafeslerimden
Ve durul gül bahçelerinin kırmızısında,
Tahriş olmuş bir boğazla bağır,
“Bırak beni insan,bırak beni insan!”
Ben ki toplum,senden,benden,bizden,
Ve pislikten bir oluşum.
2 yorum:
Çocuk borsası
Yıldırım Türker
07/08/2006 (3199 kişi okudu)
İsrail, katliamını sürdürdükçe dünyanın hızla ihtiyarlayıp uzun uzun sürünerek varacağı sona yaklaştığını görüyoruz. İnsanın yüzyıllar boyu ilmek ilmek örmüş olduğu insanlık hırkası dar geliyor bu beter milenyumun ilk yıllarına.
Savaşın kazanmasına az kaldı. Savaşın hayata karşı, insana karşı kazanması için dolaşıma sokulan dil akılla, mantıkla, öncelikler hesabıyla bağlantılandırılıyor. Çocuk cesetleri karşısında bize, dehşete kapılanlara, utanç, çaresizlik ve acı içinde 'Durun!, Durdurun! Katiller!' diye bağıranlara çocuk muamelesini reva gören akıllı adamlar çocuk cesetlerinin önünde poz veriyorlar. Teatral bir edayla gözlerini hafif kısarak, derin ama soylu bir ıstırabı yansıtıyorlar. Hemen sonra fakat diye başlıyorlar söze. Bu çocuk katliamları acı ama kaçınılmaz.
Kaçınılmazlarımız çoğalıyor. Çocuk hayatlarının dünyanın gözleri önünde yok edilip, parçalanmış bedenlerinin uygar dünyaya hatıra olarak sunulması karşısında insanlığa bu durumu engelleyecek hiçbir çaresi olmadığı öğretiliyor. Hepimiz paylaşıyoruz bu kanlı tanıklığı. Sabah kalkıp kahvaltımızı ediyoruz. Bacaklarımızı uzatıp gazete okuyoruz. Ölen çocukların haberini okuduktan hemen sonra bulmaca çözüyoruz, eklerde artist hayatı takip ediyoruz. Lübnanlı ölü çocukların üstüne dünya uzun uzun geriniyor.
Bize kabul ettirmeye çalıştıkları, hayatların bir borsası olduğu. Lübnanlı çocukların o borsada çok düşük fiyatla işlem gördüğü.
Hepimizin, Ortadoğu'ya işgalci uygarlığın gözüyle bakması için seferber olmuş bütün kurumlar.
O bakışın geçen yüzyıl ilk yarısından bir örneğini Bağdat işgalinin hemen başında hatırlamıştık.
Zamanın kraliçesi
O zamanlar Arabistanlı Lawrence'ın hempası, tuhaf İngiliz kadını Gertrude Bell'in mektuplarına bir göz atıyordu bütün dünya. I. Dünya Savaşı sonrası kör mü kör bir kibir ve siyasi tasavvurlar içeren Bağdat mektuplarının Pentagon'un başucu okumalarından olduğu ayyuka çıkmıştı. Oryantalizmin sihirli değneğiyle Mezopotamya bülbülünün şakımaları eşliğinde çizdiği o puslu şehir portresi değildi elbet, beşgen saldırı merkezinin ilgisini çeken. Yörenin siyasi dengesi ve uygarlıktan nasibini almamış bu topraklarda uygulanması gereken yöntemler üstüne 'Irak'ın Taçsız Kraliçesi' denilen bu leydinin fikirleri ve hissiyatı hâlâ
maske uygarlığa yol gösteriyor.
Gertrude Bell, dağcı, arkeolog ve casus. Güç ve serüven merakı bu yalnız kadını 1914'te Kahire'de T. E. Lawrence ve diğer arkeolog casuslarla birlikte Arap Bürosu'nu kurmaya kadar sürükler. 1917'de Bağdat'a gelen Bell, orada Arap halkıyla ilişkilerden sorumlu bir kurtarıcıdır. Sonunda Türklerden kurtarılmış bu toprakların siyasi haritacısı, İngiliz kraliçesidir. Mektuplarında ailesine Irak haritasını çizdiği uykusuz gecelerden söz ederken Alice'in kupa kraliçesini hatırlatır. Lawrence'ın can dostu Faysal'ın yeni kurulan, sınırları kendisi tarafından çizilen Irak'a kral ilan edilmesinden sonra, Bell, "Bir daha kral yaratma işine katiyen bulaşmayacağım. Sinirleri çok yıpratan bir iş" yazar. Bu sözlerinde, geldiği kültürün benzersiz özelliklerinden olan sek mi sek bir mizah duygusundan eser yoktur. O, gerçekten de, dünyanın bu tarafında işlerin böyle gitmesi gerektiğine inanmakta, Mezopotamya'da herhangi bir söz üretecek uygarlık iradesi olmadığından dem vurmaktadır. Bütün âdetlerin farklı olduğu bu şehirdeki gözlemleri oryantalizmin kolaycılığından nasibini almıştır. Bir hastane ziyareti sonrası, yüzbaşı doktor Evans'ın aktardıklarından etkilenir. Tıbbi hizmetin önemi konusunda basit insani kaygıların ötesine geçen saptamaları vardır. "Tıbbi örgütlenme birincil öneme sahip, sadece yapılacak çok iş olduğundan değil, aynı zamanda çok iyi karşılandığından. Bu açıdan bakacak olursanız paha biçilmez bir siyasi değeri var. Hastane ve dispanserler insanların dile getirdiği ilk ihtiyaç, kadın erkek üşüşüyorlar, üstelik her tür tedavi ve ameliyatı tereddütsüz kabul ediyorlar. Yüzbaşı C. E., burada ortalama yaşam süresinin Avrupa'dakinden çok daha uzun olduğunu söylüyor. Bizim memlekette yapmaya cesaret edemeyeceği ameliyatlardan sağ çıkıyorlarmış. Sinir sistemleri çok daha güçlü. Şoka girmiyorlar..."
Ne var ki Bağdat'a vurulmuştur. Oranın halkından gördüğü yakınlık, bütün dünyayı elinin altındaki bir satranç tahtası gibi algılayabilmenin böbürlü ferahlığı bütün yazdıklarından okunur. Deliler gibi çalışır. Bağdat Arkeoloji Müzesi'ni kurar. Ama Bağdat; o bin bir gece masalının bin bir desisesi üstüne kurulu sinsi canavar Bell'i de usul usul zehirlemektedir. Mektupları gitgide hastalık ve depresyonların damgasını yer. Sonunda 'Çölün Kızı', 'Irak'ın Taçsız Kraliçesi', Bağdat'ta onuncu yılını dolduramadan, 1926 yılında hastalıklar ve en önemlisi yalnızlık sonucu uyku haplarının şefkatine sığınır. O da meraklısı olduğu o koskoca tarih gibi Bağdat'a gömülür.
Hepimizin suçu
ABD, dünyayı çaresiz olduğuna inandırarak sürdürüyor imparatorluğunu. Lübnan'da bütün dünyanın gözleri önünde çocuk cesetleri toplanırken Birleşmiş Milletler'in ve Avrupa Birliği'nin bütün dünyanın gözleri önünde bütün ilkeleri ve varoluş nedenleriyle birlikte ayaklar altına alınıp eziliyor olması, ABD'nin asıl zaferi. ABD, rezil olduğu, hedeflerine ulaşamadığı, kayıplar verdiği savaşlarla bile kazanıyor. Çünkü bütün dünyalıları sindiriyor, müttefikleriyle birlikte eline yüzüne bulaştırıyor olsa da ibretlik tanıklıklar sunuyor. İşte İsrail'in katliamını DURDURAMIYORUZ. Dünya nüfusunun ezici çoğunluğunun, karşı olduğu bu tevacüz karşısında çaresiz kalması, insanlık üstüne çok ağır bir sözü getirip kafamıza vuruyor.
Ezilenlerden, yenilenlerden, gelişememişlerden, zenginliğe kavuşamamış olanlardan, zayıf olanlardan hepimiz açıkca ya da gizlice nefret ediyoruz. Liberal kesimin akıllı teorisyenlerinin bir nebze hicap duymadan, İsrail'in Lübnan işgaliyle cûş ü huruşa kapılıp hükümeti benzer bir 'müdahale'ye kışkırtan tavrı, Lübnanlı çocukların hayatının kanlı borsada ne kadar değersiz olduğunu aşikâr ediyor. Kuzey Irak'a girip Kürtleri 'halletmek' konusunda örnek alınası gücün vahşi İsrail devleti olmasının kimseyi şaşırtmamasına ne demeli? İsrail'in destekli, icazetli güç gösterisi karşısında hayranlıkla titreşenlerin Lübnanlı çocuklar hakkında kaygı belirtmesi ne kadar inandırıcı olabilir?
ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nde Türkiye'nin etkin bir rol üstlenebilmesi için çırpınan, bari bu kez treni kaçırmayalım diye haykıranlar, gönüllü savaş stratejistleri. Onlar kaç koyup kaç alacaklarıyla biçiyorlar insan hayatının değerini. Onlar alt türden gördükleri Arapların, Kürtlerin katledilmesinden rahatsızlık duymayanlar.
Vahşi batı ittifakının güvenilir yaveri olma rüyası, Ortadoğu'nun, ABD ve İsrail'in üslubuyla Batı'nın iyi işletilen, kârlı benzin istasyonuna dönüştürülebileceği yanılsamasından kaynaklanıyor.
Oysa daha Bağdat'ın düştüğü gün söylemiştik:
Gertrude Bell'in bir böcek türünün özelliklerinden söz edercesine anlatmaya çalıştığı Mezopotamyalılar; o sinirleri sağlam, şoka dayanıklı tuhaf ırklar karmaşası Fırat ve Dicle'nin suyuna ayaklarını soktuğu sürece Batı'nın işgalci uygarlığı karşısında hep bir soru işareti olarak için için uğuldayacaktır. Kendisine yeni krallar, yeni zorbalar armağan eden işgalci uygarlığı bezdirecek; bütün tarihinden geride bir taş bırakılmasa da masallarını kulaktan kulağa anlatmaya devam edecektir.
Yıldırım Türker arşivi - Diger Yazarlar
Yazdır | Yolla | Arşive Ekle
Bu yazı için puan veren 19 üyemizin puan ortalamasını yanda görebilirsiniz. Puan verme işleminden yalnızca üyelerimiz faydalanabilir.
puan
9
Yaşam sayfasındaki diğer haberler
* Sigaranı söndür cinselliğini ateşle!
* Reflüde korkutan sonuçla karşılaşmadan önce önlem...
* Mehmet Ağar'ın klibi: Yıl 1950'ler mi? - Nur Çintay A.
* Leopar desenler vitrinlere dönüyor
* Kazaa'nın sonu geldi
* İlaç deneyi hayatını kararttı
* Tunick Almanya'da
* Taliban'ın yıktığı dünya mirası canlanacak
* Güneş otomobiller Japonya'da kapıştı
* Büyük soygun çözülüyor
* Oglala kabilesi bayramını kutluyor
* Ayı Bruno anıldı
* İlk duyacağı savaş olacak
* Gören ayakkabı
PARDON ERKAN COPY PASTE İN AYARINI KAÇIRMIŞIM GALİBA BİRAZ.BAHSETTİİM YILDIRIM TÜRKER BUDUR ŞEKER.HADİ GÜZEL GÜZEL OKU.
Yorum Gönder