delirmiş bir canavar gibi
içimde ürperen sıkkın adam
kanlı gözlerini açmış bana bakardı
özüme dönmek isterdim,
eve sıgmazdım, kapılardan taşardım
ağır kafamı taşımak için ağlamalıydım
eğilmiş başım, isli odam
rüzgarlı bir havam vardı
ne yönden eser bilir,
ceketimi gönlüme giyerdim
Translate
Salı, Aralık 09, 2008
HATIRALAR
HATIRALAR:
bir tıkırtı, bir ninni gibi hatırlarım
buğulu bir cama dokunmak gibi
bir an bakınca
çizgiler bırakan hatıralarım
burnunu çekiyor şimdi hatıralarım
üşümüş iki eli ısıtır gibi hohlamak
sıcak ve ürkek parmaklarıyla yüzüme
bir tokat aşk eden hatıralarım
dudaklarında bir kavis bırakmış
bir Rubai fısıldıyor gülünce
"Allah'ım Dem bu demdir."
zihnimde burkuluyor hatıralar
her gün ekmeğini yediğim bir vakıf gibi
ellerime bırakıp gittiğin bu resimler
rüya ile karışık gerçekliğimi bozma-niyetli
Nüfuz et, ey sevgili hatıralar..
erkan ören /aralık-08
bir tıkırtı, bir ninni gibi hatırlarım
buğulu bir cama dokunmak gibi
bir an bakınca
çizgiler bırakan hatıralarım
burnunu çekiyor şimdi hatıralarım
üşümüş iki eli ısıtır gibi hohlamak
sıcak ve ürkek parmaklarıyla yüzüme
bir tokat aşk eden hatıralarım
dudaklarında bir kavis bırakmış
bir Rubai fısıldıyor gülünce
"Allah'ım Dem bu demdir."
zihnimde burkuluyor hatıralar
her gün ekmeğini yediğim bir vakıf gibi
ellerime bırakıp gittiğin bu resimler
rüya ile karışık gerçekliğimi bozma-niyetli
Nüfuz et, ey sevgili hatıralar..
erkan ören /aralık-08
Cuma, Kasım 28, 2008
ISSIZ ADAM
0130lgili aramalar: m� nil burak - yaln0131z0131m ben - 0131ss0131z adam - nil burak - yaln0131z0131m ben - 0131ss0131z adam
Salı, Kasım 25, 2008
Mutsuzlugum:
O çok derinlerde bir yerlere dokunan fakat bir türlü ne olduğunu bilmediğim ,bilmek istediğim çözemediğim karanlığım.
O hep aradığım, başka yerlerde bulamadığım , unutmak istedikçe hatırladığım.
O içimde kaybettiğim dışarısı..
O artık akmayan gözyaşım..
O benim gölgem.
Ben kimmiyim.
Aynaya baktığında bile göremediğin.
O hep aradığım, başka yerlerde bulamadığım , unutmak istedikçe hatırladığım.
O içimde kaybettiğim dışarısı..
O artık akmayan gözyaşım..
O benim gölgem.
Ben kimmiyim.
Aynaya baktığında bile göremediğin.
Pazar, Kasım 23, 2008
MUTSUZLUĞA MAHKUMUZ
"Kameralar golü atan futbolcunun peşinde koşarken golü yiyen 11 kişiyi unutuyoruz; tüm gözler Oscar'ı kazanan yönetmende oldugundan kaybeden onlarcasını görmüyoruz; üzellik yarısmasını kazanan kzıın sevinç gözyaşlarından kaybedenlerin hıçkırıklarını duymuyoruz. Az olan mutlulukları seçtiğimiz için; çok olan mutsuzlukları ıskalıyoruz. Sonra da zannediyoruz ki tek mutsuz olan biziz. Hayır öyle değil. Mutluluk geçicidir, hep mutlu olamayız. şu herkes için geçerli ki, hepimiz eninde sonunda mutsuzuz.Mutsuzluğumuzla baş etme kabileyetlerimizi geliştiremezsek, işte o zaman mutsuzluğa mahkumuz. Ahmakça mutluluk peşinde harcadığımız zamanın bir kısmını mutsuzluğumuzu anlayıp onunla baş etmeye harcasak, hepimiz yaşantımızdan daha çok tatmin oluruz. O yüzden bu kitabın konusu mutluluk değil mutsuzluk.."
"Mutlu olmak için tüm bireylerin aynı yöntemleri kullandıgı bir toplumda yaşamak insanları birbirine benzetip nesnelleştirir. Kişisel gelişim adı altında yapılanlar, kitle içinde kaybolup şeyleşmekle son bulur.
Öte yandan mutluluğun genel geçer tanımlarının peşinde koşarken nesneleşip, kitle içinde kaybolan bireyin tekrar kendisiyle karşılaşıp, bir özne olarak geri dönmesinin yolu, mutsuzluklarının farkına varmasıdır.Mutsuzluk bize ait, bize ait özel durumların,bize özel duygusudur."
" "İnsan gerçekten isterse başarır" gibi safsatalara kulak asmadan sadace sunu bilelim ki , bir şeye bize ait, kendi seçtiğimiz bir anlam yükleyebilirsek onun için mücadele edecek enerjiyi buluruz.Sonuçta belki başarırırız blki de başaramayız ama istemek anlamlandırmak bize güç verir."
"Şehrin hızlı yaşam trafiğinin yoğun ve yorgun bireyleri, acı bir monotonluğun eşliğinde, dar bir belirlenmişlik içinde sıkışmış, her yeni bir gün bir öncekinden pek de farklı olmayan işler yapmaktadırlar.Her gün aynı saatte uyanıp , aynı yolu gidip,aynı işyerlerine ulaşmakta, o işyerinde hep birbirne benzer işleri birbirine benzer ilişkiler eşliğinde yapıp, tekrar aynı yoldan evlerine dönüp, önce her gün izledikleri diziyi, sonra da yarışma programını seyrediip ertesi gün aynı saatte uyanmak üzere yatmaktadırlar.
İşine yabancılaşmış, öznelliğini kaybetmiş, kurulu bir makine gibi yaşamakta olan, hayatına yenilikler eglencveli bir hobi gibi yeni deneyimler sokma motivasyonu bulunmayan bu bireylerin, psikolojik olarak saglıklı kalabilmeleri oldukça zordur. Bu kişilerin can sıkıntısına monotonluğa ve muhtemel bir psikolojik rahatsızlığa engel olmak için, içeriğine olursa olsun, kendilerinin belirledikleri, dünyadaki pozisyonlarını renklendiredek bir anlama ihtiyaçları vardır."
Mehmet Şakiroğlu
sarsıcı bir kitap..Her bir cümlesi birer tokat indiriyordu suratımın tam ortasına..kitap bittiğinde sersemlemiştim.Aval aval insanlara baktım, kendi yaşantıma baktım tekrar,söyle diyordum içimden sen burda olmamalıydın, başka bir seyler yapıyor olmalıydın.
"Mutlu olmak için tüm bireylerin aynı yöntemleri kullandıgı bir toplumda yaşamak insanları birbirine benzetip nesnelleştirir. Kişisel gelişim adı altında yapılanlar, kitle içinde kaybolup şeyleşmekle son bulur.
Öte yandan mutluluğun genel geçer tanımlarının peşinde koşarken nesneleşip, kitle içinde kaybolan bireyin tekrar kendisiyle karşılaşıp, bir özne olarak geri dönmesinin yolu, mutsuzluklarının farkına varmasıdır.Mutsuzluk bize ait, bize ait özel durumların,bize özel duygusudur."
" "İnsan gerçekten isterse başarır" gibi safsatalara kulak asmadan sadace sunu bilelim ki , bir şeye bize ait, kendi seçtiğimiz bir anlam yükleyebilirsek onun için mücadele edecek enerjiyi buluruz.Sonuçta belki başarırırız blki de başaramayız ama istemek anlamlandırmak bize güç verir."
"Şehrin hızlı yaşam trafiğinin yoğun ve yorgun bireyleri, acı bir monotonluğun eşliğinde, dar bir belirlenmişlik içinde sıkışmış, her yeni bir gün bir öncekinden pek de farklı olmayan işler yapmaktadırlar.Her gün aynı saatte uyanıp , aynı yolu gidip,aynı işyerlerine ulaşmakta, o işyerinde hep birbirne benzer işleri birbirine benzer ilişkiler eşliğinde yapıp, tekrar aynı yoldan evlerine dönüp, önce her gün izledikleri diziyi, sonra da yarışma programını seyrediip ertesi gün aynı saatte uyanmak üzere yatmaktadırlar.
İşine yabancılaşmış, öznelliğini kaybetmiş, kurulu bir makine gibi yaşamakta olan, hayatına yenilikler eglencveli bir hobi gibi yeni deneyimler sokma motivasyonu bulunmayan bu bireylerin, psikolojik olarak saglıklı kalabilmeleri oldukça zordur. Bu kişilerin can sıkıntısına monotonluğa ve muhtemel bir psikolojik rahatsızlığa engel olmak için, içeriğine olursa olsun, kendilerinin belirledikleri, dünyadaki pozisyonlarını renklendiredek bir anlama ihtiyaçları vardır."
Mehmet Şakiroğlu
sarsıcı bir kitap..Her bir cümlesi birer tokat indiriyordu suratımın tam ortasına..kitap bittiğinde sersemlemiştim.Aval aval insanlara baktım, kendi yaşantıma baktım tekrar,söyle diyordum içimden sen burda olmamalıydın, başka bir seyler yapıyor olmalıydın.
Cumartesi, Ekim 11, 2008
düşünce üzerine düşünce
Biliyoruz ki hiç bir düşünce kalıpsız olamaz..Kalıplar düşüncenin bütünlüğünü ve ikna ediciliğini sağlayan diri dayanaklardir. Bir düşünce belli bir kalıp içinde ifade edilemezse akışkanlaşır, bükülür, gücünü yitirir, yaygınlık alanını yitirir.kalıplar düşüncenin maddi güzelliği değildir, ama şekli şartlarının en önemlisidir.
düşünce sırta yüklenen bir küfe değildir, taşımak için kullanmayız.Düşünce taşınmaz, kullanılmaz, kalır. Bir yerde ortaya çıkar ve "olur".Olmuş bir düşünce, insana büyük faydalar sağlayabilir.Fayda sağladığı ve insana keyif verdiği için düşünce güzeldir. Esrarlı bir tarafı vardır, düşündükçe daha çok düşünesiniz gelir.Düşüncenin mavi-sarı temizliği içinizde bahar havaları yaratır.Öte yandan kontrol edilen, eğitilmiş düşünceler, farklı düşünceler ile tanıştıkça güçlenecektir.
Düşünce sigara dumanı gibi eğrile büğrüle odanın içinde yavaş yavaş kaybolmaz. Rastgele sıkılmış bir saçma mermisi gibi odanın her tarafından iz/tahribat bırakabilir.İşte keyifli taraf burdur-ısparta-antalya, bu saçma, kalıplı ve riskli "saçma" tipinde düşünceleri bulmak.
Düşünce matematikseldir.Düşünce "O" ile ifade edilir.Her düşünce kendi içinde, bir "neden" -"C" ile ifade edilir- ,bir süreç -"P"- ve bir sonuç - "R"- barındırır.Ve her düşüncenin içinde binlerce C, P ve R vardır. en kısa denklemi O= C+P+R dır. C ve P lerin sayısına göre R lerin sayıları değişebilir ve istatistikleştirilmesi için sosyal ve fenni bilimcilerin buluştuğu büyük bir kurul oluşturulmalıdır.
Aniden aklınıza bir düşünce mi geldi,oturup düşünmelisiniz.Ziyan edilen bir düşünce düşük yapan bir kadın gibidir.halbuki size ait bir düşünce mutlak anlamda size büyük faydalar sağlayacaktır.Belki siz yaymayacaksınız ama o düşünce faydalı düşünce ise size mutlaka faydasını gösterir."Düşünmeniz tutabilir" ansızın, hemen oturup düşünün.
Bazen düşünememe sendromuna girebilirsiniz.Allah'ın lanetlediği varlıklar sizsinizdir o gün için.Mal gibi boş bir zihin tepsisinde gün boyu boş kahve bardaklarını servis etmişsiniz, halbuki kahve ve ocak her insanda mevcuttur.
Bazen hatta bu yazıyı okurken bile düşünememe sendromuna yakalanabilirsiniz.aklıpları olmayan zayif düşünceler değildir halbuki burdakiler.gerçekten büyük düşüncelerdir bunlar.İnsanoğlunun geleceği bilgisayar teknolojisinin düşünce teknolojisi ile birlestirilmesi nticesinde şekillenecektir.
düşünce, kıvrımlaşıp,daha anlaşılmaz bir şekle bürünebilir.Yabansılaşmış,-tırılmış,küsgün, alınganlaşmış bir düşünceden sakınmak için onu dikkatle ve özenle ele almak, el üsütnde tutmak gerekebilir.Aksi takdirde her damlası ip ip ayrıştırılması gereken koca bir deniz örgüsüne dönüşerek, ilmik ilmik esrarengiz örgüsünün peşinde çözülmek üzere koca bir yüzyılı heba edebilir. düşünceye neyi düşüneceğine neden düşüneceğine düşününce ne kazanacağına düşünmeyince neyi kaybedeğine, düşünürken neleri bilmen gerektiğine, hangi yöntemle düşüneceğine, düşünürken hangi sağlık problemlerinin hangi "ne"yi hangi "neden"i ve hangi "kazanç ve kayıplarını bilerek düşünme"yiihangi "şekil"leri etkileyeceğine hakim olmalısın.
dşünmenin de verimlisi ve verimsizi olur.verimli düşünme seansları ile verimli düşünceye verilen değerin artırılması gerekebilir.ama düşüncenin bir meta olarak görülmemesi, gerçek yaşayan bir varlıkmış gibi muamele görmesi gerekir.
düşünce ansızın sarabilir,boğazlayabilir, ortalıkta gezinebilir veya günlerce belki aylarca ortalıkdan kaybolabilir.belki yetim bir çocuk gibi köşesinde ağlıyor, belki ininde öfke/kin/garaz/isyan duygularıyla diş biliyordur.düşünceye belli olmaz..
düşünce geleceğe hakim olacaktır.Düşünce kurulları, düşünce devletleri ve düşünce teroristleri olacaktır.Değil insanlar, düşüncelerin öldürülmesi toplumun başlıca problemi olacaktır.Düşüncenin ortaya çıkışı yayılışı, onu besleyen öteki düşünceleri ile birlikte bir ordu gibi bazen bir terörist bazen bir polis görevinde olacaklardır.
düşünceler sağlık problemi olarak teşhis edilebilecek, polis düşünceler ve terorist düşünceler arasında çıkan çatışmlarda insanlar ölebilecektir.düşünce yüklenimleri denilen yöntemlerin geliştirlmesi ile birlikte en ilkel ifadesi ile " beyin yıkama denilen" teknikler bir kaç saniyede uygulanabilir hale gelecektir.
düşünceler sınıflara ayrılır."pure opinion"Altın düşünce varlığın, en saf ve en mükemmel seviyesidir.Pure düşünce bütün insanoğlunu etkileyen düşüncedir.
düşünce kontrol edilemez, edilmemelidir, memelidir.uykuludur artık..iyi geceler, tatlı rüyalar, iyi düşünce doğurmalar...
Perşembe, Eylül 25, 2008
Karınca gibi çalışmayın..
Yorgun bir karınca, kafasını önüne eğmiş durmadan çalışmak ve sabretmek zorundadır.Düşünmeden çalışır ve yaşar. Hareketleri birsarhoş gibidir. Bu yüzden karınca gibi çalışkan olmaya karşıyız.
Karınca gideceği tek yönde ilerler, önüne koyduğunuz bir yolu aşmak için bildiği tek yol kenarından geçip gitmektir.Başkasını düşünmez, düşünemez. Örneğin önüne bırakılan büyük simit parçaığının kndisine ne kadar yararlı olabileceğini düşünmez. Biraz parmağınızı yaklaştırsanız, korkar gerisin geri kaçar. O simit parçacığı için bir şeyler yapmayı düşünemez.
Karınca bir işçidir.Karınca düşünemez.Karınca seslenemez. Onun kullandığı tek yöntem nefer olmaktır.Neferin ne zaman öleceği belli olmaz. Bir hiç uğruna ölebilir.tehlikeli bir yolda ilerlediğinin farkına varamaz. Tehlike tam olarkabelirinceye kadar tehlikede olduğunu bile anlamaz.O yüzden karınca olmayın..
Cumartesi, Ağustos 16, 2008
Hayal Dümyamız
Sıcak bir mum damlası gibi düştüğü yerde katılaşan,katılaştıkça biçimlenen,serpilen ve güzelleşen bu sevgiye bir ad vermekte zorluk çekiyorum.Bilinen sözlük kelimeleriyle sevgi-aşk-heyecan-arzu-vuslat gibi kelimeler sanki mahvazasından çıkmış,anlamlarını aşmış, canlanmış, neşeyle çevremde dolanıyorlar.Bu her canlı kelimenin içinde belirmiş bir silüet gibi seni görüyorum;
Kimisi çiçeklerle anlamını simgeliyor,
kimisi gülüşüyle,
kimisi gözündeki pırıltıyla
kimisi gözümün bakmaktan sakındığı rengiyle
kimisi yüksek ahlakın yogunlaştırdıgı rafine bir sentez gibi olağanüstü kişiliğiyle .
Evet!Ad vermek çok zor,cünkü bu yaşadıklarımı kısıtlıyor olabilir.O yüzden bu yaşadıklarımızın hiçbirisine bir ad veremeyeceğim.Bu olaylar bütünü başlı başına kendi anlamlarını ancak seninle bulabilir.
Belki açıklama girişimlerinde bulanabilirim,ama asla gerçek anlamlarını veremem. Sana baktıkça kafamda gizil olarak bekleyen bazı tanımlar şekilleniyor..ve senle hayat bulmaya devam ediyorum..
Bu denli romantik bir ilişkiye girebilme cesaretine artık modern toplumlarda insanların şehir yasamından tut iş stresine, kariyer kaygılarından tut küçük hesaplara kadar pek çok konudan dolayı vakit bulamadığı bir devirde yaşamamıza rağmen, sevilen kişi olmanın verdiği cesaret ve enerjiye şaşmamam elde değil.Kendimi bir şövalye gibi hissettiren de, ölümüne kadar cesaretle bu hayata seninle birlikte tutunacağıma inandıran da aynı enerji.
Çarpan her iki kalbin zevkle aynı yola başkoymaları kadar büyüleyici bir yaşam olamaz.Kendi özgüvenlerini ve kendi özsaygınlıklarını yine kendi birlikteliktelikleriyle büyüten,carpan etkisiyle genişleten her mutlu çift gibi yapılacak her işin başında geleceği cok iyi tasavvur etmek gerek.Kendi gelecegimizi kendi zevkimize göre döşeyeceğiz.bunun için biraz hayal gücü ve enerji gerekir.biraz öngörü..ne yapacağız..nasıl yaşayacağız..nelerden ortak zevkler alacağız nelerden hoşlanmayacağız..birbirimizin birbirine uymayan hangi özelliklerine katlanacağız... Sınırlarımız varmıdır varsa nelerdir? Hayatımızda asla katlanmak istemeyeceğimiz her konuyu baştan aşağı dizecek sonra da kendi ortak gelecegimizi yaratmak için elimizden gelen ne varsa birlikte yapacağız.Bir lokma ekmeğe ihtiyaç duyacağımız bir gece yaşasak bile bizim irademiz birbirimize sarılış kuvvetimizle ertesi gün doğan yeni güne benzer her zorluğu aşacak güçte olmalı.Zihin olarak bu işe ön hazırlık yapmak o kadar önemliki.. Konuştuğumuz akıl danıştıgımız, birlikte oldugumuz insanlara dikkat edecek ve her koşulda önce sevdiğimiz insanın dediklerini dinleyeceğiz. Hatalar olsa bile kırılganlıklar göstermeyeceğiz..
Birbirimize o denli güçlü inanacağızki bu inancı sarsabilecek güçte ikinci bir inanç olmayacak.
Birbirimize o denli güçlü inanacağızki bu inanca yanaşabilecek güçte ikinci bir inanç olmayacak.
Birbirimize o denli güçlü inanacağızki bu inancı kırabilecek güçte ikinci bir inanç olmayacak.
Birbirimize o denli güçlü inanacağızki bu inanç hiç bir iki-kişinin bu dünyada yaşayamayacağı bir inanç olacak.
Birbirimize o denli güçlü inanacağız!!!
Sadakatimiz Onurumuz,
Sevgimiz Namusumuz,
Üstünlüğümüz birbirimize olan İnancımız olacak.
Biz birbirimize gösterdiğimiz saygıyı bizden daha büyük bir Allah ve Resulü dısında kimseye göstermeyeceğiz.
Sıkıstıgımız anlarımızda O'nun kapısına sıgınacagız ve ondan medet umacagız.Bize ve sevgimize dayanıklılık vermesi için gözü yaşlı iki sadık kul olacağız.
Bizden taşan bu sevgiyi tüm insanlara yaymak için çaba göstereceğiz.Hayatımızda bu katkıda bulunma ve olumlu düşünme gücünden doğan enerjimizi bonkörde harcayacak ve amaçlarımıza ulaşmak için umarsızca çalışacağız. Ortak amaçlarımıza ulaşmak için sabahlara kadar çalıştığımız gecelerimizin ve sabırla beklediğimiz sıkıntılı günlerimizin arefesinde yeni güne bunu birlikte yaşamanın mutluluğu ve amaçlarımıza ulaşmanın verdiği huzur ve güvenle başlayacağız.
Her sabah tüm dünyaya aşkımızı tekrar tekrar ilan etmekten ve sözleşmemizi ezberleyinceye değin tekrar tekrar okumaktan asla sıkılmayacağız.
Kimisi çiçeklerle anlamını simgeliyor,
kimisi gülüşüyle,
kimisi gözündeki pırıltıyla
kimisi gözümün bakmaktan sakındığı rengiyle
kimisi yüksek ahlakın yogunlaştırdıgı rafine bir sentez gibi olağanüstü kişiliğiyle .
Evet!Ad vermek çok zor,cünkü bu yaşadıklarımı kısıtlıyor olabilir.O yüzden bu yaşadıklarımızın hiçbirisine bir ad veremeyeceğim.Bu olaylar bütünü başlı başına kendi anlamlarını ancak seninle bulabilir.
Belki açıklama girişimlerinde bulanabilirim,ama asla gerçek anlamlarını veremem. Sana baktıkça kafamda gizil olarak bekleyen bazı tanımlar şekilleniyor..ve senle hayat bulmaya devam ediyorum..
Bu denli romantik bir ilişkiye girebilme cesaretine artık modern toplumlarda insanların şehir yasamından tut iş stresine, kariyer kaygılarından tut küçük hesaplara kadar pek çok konudan dolayı vakit bulamadığı bir devirde yaşamamıza rağmen, sevilen kişi olmanın verdiği cesaret ve enerjiye şaşmamam elde değil.Kendimi bir şövalye gibi hissettiren de, ölümüne kadar cesaretle bu hayata seninle birlikte tutunacağıma inandıran da aynı enerji.
Çarpan her iki kalbin zevkle aynı yola başkoymaları kadar büyüleyici bir yaşam olamaz.Kendi özgüvenlerini ve kendi özsaygınlıklarını yine kendi birlikteliktelikleriyle büyüten,carpan etkisiyle genişleten her mutlu çift gibi yapılacak her işin başında geleceği cok iyi tasavvur etmek gerek.Kendi gelecegimizi kendi zevkimize göre döşeyeceğiz.bunun için biraz hayal gücü ve enerji gerekir.biraz öngörü..ne yapacağız..nasıl yaşayacağız..nelerden ortak zevkler alacağız nelerden hoşlanmayacağız..birbirimizin birbirine uymayan hangi özelliklerine katlanacağız... Sınırlarımız varmıdır varsa nelerdir? Hayatımızda asla katlanmak istemeyeceğimiz her konuyu baştan aşağı dizecek sonra da kendi ortak gelecegimizi yaratmak için elimizden gelen ne varsa birlikte yapacağız.Bir lokma ekmeğe ihtiyaç duyacağımız bir gece yaşasak bile bizim irademiz birbirimize sarılış kuvvetimizle ertesi gün doğan yeni güne benzer her zorluğu aşacak güçte olmalı.Zihin olarak bu işe ön hazırlık yapmak o kadar önemliki.. Konuştuğumuz akıl danıştıgımız, birlikte oldugumuz insanlara dikkat edecek ve her koşulda önce sevdiğimiz insanın dediklerini dinleyeceğiz. Hatalar olsa bile kırılganlıklar göstermeyeceğiz..
Birbirimize o denli güçlü inanacağızki bu inancı sarsabilecek güçte ikinci bir inanç olmayacak.
Birbirimize o denli güçlü inanacağızki bu inanca yanaşabilecek güçte ikinci bir inanç olmayacak.
Birbirimize o denli güçlü inanacağızki bu inancı kırabilecek güçte ikinci bir inanç olmayacak.
Birbirimize o denli güçlü inanacağızki bu inanç hiç bir iki-kişinin bu dünyada yaşayamayacağı bir inanç olacak.
Birbirimize o denli güçlü inanacağız!!!
Sadakatimiz Onurumuz,
Sevgimiz Namusumuz,
Üstünlüğümüz birbirimize olan İnancımız olacak.
Biz birbirimize gösterdiğimiz saygıyı bizden daha büyük bir Allah ve Resulü dısında kimseye göstermeyeceğiz.
Sıkıstıgımız anlarımızda O'nun kapısına sıgınacagız ve ondan medet umacagız.Bize ve sevgimize dayanıklılık vermesi için gözü yaşlı iki sadık kul olacağız.
Bizden taşan bu sevgiyi tüm insanlara yaymak için çaba göstereceğiz.Hayatımızda bu katkıda bulunma ve olumlu düşünme gücünden doğan enerjimizi bonkörde harcayacak ve amaçlarımıza ulaşmak için umarsızca çalışacağız. Ortak amaçlarımıza ulaşmak için sabahlara kadar çalıştığımız gecelerimizin ve sabırla beklediğimiz sıkıntılı günlerimizin arefesinde yeni güne bunu birlikte yaşamanın mutluluğu ve amaçlarımıza ulaşmanın verdiği huzur ve güvenle başlayacağız.
Her sabah tüm dünyaya aşkımızı tekrar tekrar ilan etmekten ve sözleşmemizi ezberleyinceye değin tekrar tekrar okumaktan asla sıkılmayacağız.
Pazartesi, Temmuz 21, 2008
"Ama Hangi Atatürk" , Taha Akyol'un yeni kitabı hakkında
Her şeyden önce enfes bir kitap.Satır satır tarih okuyorsunuz, ama hiç sıkılmadan.Akıcı bir uslübu var ve alt yapısı çok sağlam.Kaynakça çok geniş.Benim sayabildiğim 167 adet kitaptan istifade edilmiş.Hepsi sağlam kaynaklar.Araştırmacı bir yapıt.Kitabın girişine "Atilla İlhan'ın aziz ruhuna saygı ile.." ifadesi yerleştirilmiş.Uzun bir süre,hatta kitabın sonuna kadar bunun neden özellikle Atilla İlhan'a atfedildiğini anlayamıyorsunuz.Burdan da anlayamayacaksınız.:)
Geçelim.
Kitabın konusu ne peki?Tabiiki Atatürk.Ama hangi Atatürk?
Taha Akyol, Kurtuluş Savaşı'mıza ve yaşadıklarımızı canlı ve gerçekçi bir üslpla yaklaşmış.Olaylar birbirini takip ediyor,aynı anda nerde neler olmuş,kimler kim için neler demiş.
En önemlisi,Taha Akyol'un klasik Atatürk yorumlarını aşan bir üslubu var.Gerçekleri değişik kaynaklardan ortaya koymaya çalışmış.Resmi tarihin ezberlettiği bir Atatürkçülük zihniyetini aşarak, Atatürk'ü sadece bir lider, bir kahraman olarak değil, bir strateji uzmanı, bir nişanlı,zor durumda kalmış insan portreleriyle de vermiş.(ordudan istifade ettiğinde yaşadığı sıkıntıları Ş.S.Aydemir'in kaleminden)Yani bir insan olarak,Atatürk.Benim en çok bu hoşuma gitti.
Yazara göre kitabın asıl amacı Atatürk'ü Kurtuluş savaşı serüveninde yol katederken izlediği politikalar(iç ve dış politakalar) çerçevesinde yorumlamakmış.Bir ölçüde başarmış.Örneğin,padişaha çektiği telgrafları veya arkadaşlarına yazdıklarını olduğu gibi aktararak,önce olayı ardından bu şekilde davranışının konjunktürel nedenlerini ortaya koymuş.Bu yüzden Atatürk'ü 1919'lardaki söylemleriyle 1923-25'lerdeki söylemlerinin farklı olduğunu, bunun o dönemdeki koşullarla ilgili oldugunu altını vurgulayarak ifade etmiş.Örneğin Atatürk, yer yer Padişaha yakın olmak zorunda kalmış, yer yer Bolşevik Rusya'ya yakın durmak zorunda kalmıştır.
Bazı gerçeklerin daha rahat konuşalabildiği bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz.Atatürk'ü de nesnel olarak değerlendirebilmek ve gerçek değerini anlayabilmek için bu kitap oldukça ufuk açıcı.
İşte tembelliğimden dolayı -gerçekten- rastgele buraya alabildiğim deryada damala bir kaç alıntı:
"Mustafa Kemal artık resmen yetkisiz ve ünvansızdır.(Ordudan istifa ettiği yıl.)En güçlü askeri birlik olan 15.kolordu'nun başında bulunan Kazım Karabekir paşa'nın davranışı nasıl olacaktır?Mustafa Kemal ve Rauf Bey ensişe içinde bekliyorlar.(Ş.S.Aydemirden aktararak devam ediyor)...Kazım Karabekir ilerler.yaklaşır.Durur.Askerce selam vaziyetini alır.Önemsiz bir şeymiş gibi sukunetle bildirir:
-Emrinizdeyim Paşam!Ben subaylarım erlerim,kolordum,hepimiz emrinizdeyiz!
Şevket Süreyya'nın yazsıkları bizzat Karabekir'in ve Rauf Bey'in yazdıklarına dayanıyor.Fakat ikisi de zaferden sonra Mustafa Kemal'le yolları ayrılan,İstiklal Mahkemeleri'ne düşen insanlardır!Bu siyasi sebepten, Atatürk Nutuk'ta Karabekir'in bu bu "vefalı,cesur,dürüst" hareketinden bahsetmez."(s.52-53)
"24 Nisan 1920,cumartesi;(Meclis açılmasından sonraki ilk gün) Milli Mücadele tarihimizin en önemli konuşmalarından birini yapmak üzere, Mustafa Kemal Paşa kürsüde,biri açık öbürü gizli oturumda iki konuşma yapıyor...Mecli2teki üyelri tanımlarken kullandığı terimler, vatan toprağı üzerinde yaşayan herkesi İslam ortak paydasında birleştirme amacını yansıtıyor:
"Yalnız Türk değildir,yalnız Çerkez değildir,yelnız Kürt değildir,yalnız Laz değildir fakat hepsinden mürekkep bir ANASIR-I İSLAMİYE'dir..Vatandaştırlar,birbirlerini karşılıklı hürmetle bağlıdırlar ve diğerinin her türlü hukukuna, ırki, sosyal, coğrafi hukukuna daima riyaketdırlar." "(Atatürk'ün Söylev Demeçleri,I,1997,s.12-63)
Geçelim.
Kitabın konusu ne peki?Tabiiki Atatürk.Ama hangi Atatürk?
Taha Akyol, Kurtuluş Savaşı'mıza ve yaşadıklarımızı canlı ve gerçekçi bir üslpla yaklaşmış.Olaylar birbirini takip ediyor,aynı anda nerde neler olmuş,kimler kim için neler demiş.
En önemlisi,Taha Akyol'un klasik Atatürk yorumlarını aşan bir üslubu var.Gerçekleri değişik kaynaklardan ortaya koymaya çalışmış.Resmi tarihin ezberlettiği bir Atatürkçülük zihniyetini aşarak, Atatürk'ü sadece bir lider, bir kahraman olarak değil, bir strateji uzmanı, bir nişanlı,zor durumda kalmış insan portreleriyle de vermiş.(ordudan istifade ettiğinde yaşadığı sıkıntıları Ş.S.Aydemir'in kaleminden)Yani bir insan olarak,Atatürk.Benim en çok bu hoşuma gitti.
Yazara göre kitabın asıl amacı Atatürk'ü Kurtuluş savaşı serüveninde yol katederken izlediği politikalar(iç ve dış politakalar) çerçevesinde yorumlamakmış.Bir ölçüde başarmış.Örneğin,padişaha çektiği telgrafları veya arkadaşlarına yazdıklarını olduğu gibi aktararak,önce olayı ardından bu şekilde davranışının konjunktürel nedenlerini ortaya koymuş.Bu yüzden Atatürk'ü 1919'lardaki söylemleriyle 1923-25'lerdeki söylemlerinin farklı olduğunu, bunun o dönemdeki koşullarla ilgili oldugunu altını vurgulayarak ifade etmiş.Örneğin Atatürk, yer yer Padişaha yakın olmak zorunda kalmış, yer yer Bolşevik Rusya'ya yakın durmak zorunda kalmıştır.
Bazı gerçeklerin daha rahat konuşalabildiği bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz.Atatürk'ü de nesnel olarak değerlendirebilmek ve gerçek değerini anlayabilmek için bu kitap oldukça ufuk açıcı.
İşte tembelliğimden dolayı -gerçekten- rastgele buraya alabildiğim deryada damala bir kaç alıntı:
"Mustafa Kemal artık resmen yetkisiz ve ünvansızdır.(Ordudan istifa ettiği yıl.)En güçlü askeri birlik olan 15.kolordu'nun başında bulunan Kazım Karabekir paşa'nın davranışı nasıl olacaktır?Mustafa Kemal ve Rauf Bey ensişe içinde bekliyorlar.(Ş.S.Aydemirden aktararak devam ediyor)...Kazım Karabekir ilerler.yaklaşır.Durur.Askerce selam vaziyetini alır.Önemsiz bir şeymiş gibi sukunetle bildirir:
-Emrinizdeyim Paşam!Ben subaylarım erlerim,kolordum,hepimiz emrinizdeyiz!
Şevket Süreyya'nın yazsıkları bizzat Karabekir'in ve Rauf Bey'in yazdıklarına dayanıyor.Fakat ikisi de zaferden sonra Mustafa Kemal'le yolları ayrılan,İstiklal Mahkemeleri'ne düşen insanlardır!Bu siyasi sebepten, Atatürk Nutuk'ta Karabekir'in bu bu "vefalı,cesur,dürüst" hareketinden bahsetmez."(s.52-53)
"24 Nisan 1920,cumartesi;(Meclis açılmasından sonraki ilk gün) Milli Mücadele tarihimizin en önemli konuşmalarından birini yapmak üzere, Mustafa Kemal Paşa kürsüde,biri açık öbürü gizli oturumda iki konuşma yapıyor...Mecli2teki üyelri tanımlarken kullandığı terimler, vatan toprağı üzerinde yaşayan herkesi İslam ortak paydasında birleştirme amacını yansıtıyor:
"Yalnız Türk değildir,yalnız Çerkez değildir,yelnız Kürt değildir,yalnız Laz değildir fakat hepsinden mürekkep bir ANASIR-I İSLAMİYE'dir..Vatandaştırlar,birbirlerini karşılıklı hürmetle bağlıdırlar ve diğerinin her türlü hukukuna, ırki, sosyal, coğrafi hukukuna daima riyaketdırlar." "(Atatürk'ün Söylev Demeçleri,I,1997,s.12-63)
Pazar, Haziran 22, 2008
zeybek havaları
http://www.izlesene.com/player2.swf?video=53436" wmode="window" bgcolor="#000000" allowfullscreen="true" scale="noScale" width="100%" height="355" type="application/x-shockwave-flash">
İlgili aramalar: amatör - halk oyunları yarışması - halk - oyunlari - yarismasi
Perşembe, Mayıs 22, 2008
Sıkıntı
Kendi içimde bir ayaklanış,kadere isyan ediyorum..
içimde mündemiç bir ceviz kabuğu
bu kırılması gereken.
içimde mündemiç bir ceviz kabuğu
bu kırılması gereken.
Pazar, Nisan 06, 2008
Cumartesi, Şubat 23, 2008
bu dinsizliğin damaklarda bıraktıgı tad
Bu dinsizliğin damaklarda bıraktığı tat
Köksüzleşmek demek lügatlerde..
İnkar,Ham aptallık,dalında çürüyen
İftira,Şekerli sütte zehir,içirilen
Hayal,Aklın bir hüneri,ustaca ipinde zıplayan
Akıl
Bir büyük testi dolmadıkça taşmaz
Soru
Testide yayılmış nur,sıvanmış çamur
Çıkış
Hem sorarak,hem sormadan
Bekaret
Kaybetmedikçe kazandığını anlayamadığın
Kurtuluş
Bir kere olsun, koklamak..
Dikenli gülü kanlanarak.
Nihayet selamet
Sırların doruğunda bir oda
……………………………….e.ö.
Köksüzleşmek demek lügatlerde..
İnkar,Ham aptallık,dalında çürüyen
İftira,Şekerli sütte zehir,içirilen
Hayal,Aklın bir hüneri,ustaca ipinde zıplayan
Akıl
Bir büyük testi dolmadıkça taşmaz
Soru
Testide yayılmış nur,sıvanmış çamur
Çıkış
Hem sorarak,hem sormadan
Bekaret
Kaybetmedikçe kazandığını anlayamadığın
Kurtuluş
Bir kere olsun, koklamak..
Dikenli gülü kanlanarak.
Nihayet selamet
Sırların doruğunda bir oda
……………………………….e.ö.
Cumartesi, Ocak 26, 2008
Eric Hoffer "Kesin İnançlılar"
Enfes bir kitap.Esas olarak kitle hareketlerinde aktif bağımlı-adanmış-kesin inançlı kişilerin inanç ve davranış dünyalarını, kitle hareketlerinin -ki bunlar devrimlerden,Nazi hareketinin savunucularına veya bir cemaatin,dinsel bir grubun iç yapısına kadar tümünü kapsamaktadır- nedenlerini ve gelişimini sosyolojik ve psikolojik açıdan yazarın kendi özgün ifadeleriyle değerlendirmektedir.pek çok üniversitede siyasaset bilimcilerin ek ders kitabı ve kaynakça olarak kullandıkları değerli bir kitap.Altını çizdiğim yerlerden çok azını buraya aktarıyorum.Bu biraz da tembelliğimden galiba.
Başka bir insan olma bölümü:
"Hayal kırıklığına uğramış kişi için bir kitle hareketi ya bütün benliğin değişmesi imkanını veya kendi kişiliklerinde kaynağı bulunmayan, fakat yaşamaları için gerekli olan amaç, öğünme, güven ,umut ve değer gibi nitelikleri vaadeder." "Yahudilerin kutsal topraklara inanarak dünya güç dengeleri içinde önemli nbir yere varmaları"
"Kutsal bir amaca inanç, bir dereceye kadar nefsimize olan inancın kaybolmasından doğan boşluğu doldurmak zorundadır."
Ufak yorumum : Şüphesiz bu müspet veya menfi yorumlanabilecek bir cümledir.Nefse olan inancın kaybolması narsist bireylerden kurtulma, özgeci,diğerkam bireylerin onların yerine ikame edilmesi anlamında faydalı olabilir.
Şehir yaşantısı yani bizi anlatan bir cümle:
"Modern bir toplumda insanlar ancak ardı arkası kesilmez telaşlı bir hayatın meydana getirdiği şaşkınlık içinde yaşadıkları sürece umutsuz yaşamaya dayanabilirler."
"güneş doğduğundan güneş batıncaya kadar sadece kendilerini hayatta tutacak şeyleri sağlamak için didinen insanlar keder beslemezler ve hayal kuramazlar."
Ufak yorumum: Bana çok düşünme, kafanı rahat bırak biraz diyen insanlara karşı şimdi biraz daha değişik bakıyorum.
"Sefalet dayanabilir düzeye geldiği zaman yani özlenir bir durum, ulaşılabilecek mesafede görünecek kadar koşullar düzeldiği zaman hoşnutsuzluk en yüksek düzeye yükselir."
Ufak yorumum: Bugün ülkede insanlar 5 yıl öncesine kadar ne durumda olduklarına bakmaksızın sadece yakınarak yaşıyorlarsa bunun altında katedilen mesafelerin ve koşulların düzelmesinin de payı olsa gerek.İnsan nefsinin tatminsizliği..:) :(
"Nefsimize olan güveni en fazla okşayan şey, devamlı yaratma yeteneğimiz ve elimizle bir şeyler meydana getirme yeteneğimizi görmektir.Modern çağda, hayal kırıklığına uğrayanların artması ve bireylerin kitle hareketleri tarafından kolayca etkilenmeleri nedenleinden biride belki el sanatlarının azalmasıdır."
inş.devam ederim..:)
Başka bir insan olma bölümü:
"Hayal kırıklığına uğramış kişi için bir kitle hareketi ya bütün benliğin değişmesi imkanını veya kendi kişiliklerinde kaynağı bulunmayan, fakat yaşamaları için gerekli olan amaç, öğünme, güven ,umut ve değer gibi nitelikleri vaadeder." "Yahudilerin kutsal topraklara inanarak dünya güç dengeleri içinde önemli nbir yere varmaları"
"Kutsal bir amaca inanç, bir dereceye kadar nefsimize olan inancın kaybolmasından doğan boşluğu doldurmak zorundadır."
Ufak yorumum : Şüphesiz bu müspet veya menfi yorumlanabilecek bir cümledir.Nefse olan inancın kaybolması narsist bireylerden kurtulma, özgeci,diğerkam bireylerin onların yerine ikame edilmesi anlamında faydalı olabilir.
Şehir yaşantısı yani bizi anlatan bir cümle:
"Modern bir toplumda insanlar ancak ardı arkası kesilmez telaşlı bir hayatın meydana getirdiği şaşkınlık içinde yaşadıkları sürece umutsuz yaşamaya dayanabilirler."
"güneş doğduğundan güneş batıncaya kadar sadece kendilerini hayatta tutacak şeyleri sağlamak için didinen insanlar keder beslemezler ve hayal kuramazlar."
Ufak yorumum: Bana çok düşünme, kafanı rahat bırak biraz diyen insanlara karşı şimdi biraz daha değişik bakıyorum.
"Sefalet dayanabilir düzeye geldiği zaman yani özlenir bir durum, ulaşılabilecek mesafede görünecek kadar koşullar düzeldiği zaman hoşnutsuzluk en yüksek düzeye yükselir."
Ufak yorumum: Bugün ülkede insanlar 5 yıl öncesine kadar ne durumda olduklarına bakmaksızın sadece yakınarak yaşıyorlarsa bunun altında katedilen mesafelerin ve koşulların düzelmesinin de payı olsa gerek.İnsan nefsinin tatminsizliği..:) :(
"Nefsimize olan güveni en fazla okşayan şey, devamlı yaratma yeteneğimiz ve elimizle bir şeyler meydana getirme yeteneğimizi görmektir.Modern çağda, hayal kırıklığına uğrayanların artması ve bireylerin kitle hareketleri tarafından kolayca etkilenmeleri nedenleinden biride belki el sanatlarının azalmasıdır."
inş.devam ederim..:)
Etiketler:
Eric Hoffer,
Kesin İnançlılar,
Kitle Hareketleri
Ben neden gösterişi sevmem?
"Kasvetli bir gece..Aksamdan bozma bir sorumsuzluk.Düğün telaşı,nikah töreni.Ardından kocaman bir restorantta buluşan tanıdıklarımıza selamlar iletmek.
Gelen 3-5 kişi.Yer nefis,denize nazır,tamamı cam pencere döşeli,temiz bir mekan.
Tokalaşmalar, sırıtışlar.Aklımın ermeyeceği pek çok ayrıntı.(Kol düğmesinden,ne renk elbise giyileceğine kadar) Salon kibarlıkları, nezaketli bakışlar,kibar beyfendiler,şık hanfendiler.
Gelin Türk, damat İngiliz.
Sonra müzik girdi.Çello ve klarnet çalan iki çoçuğun bulunduğu köşeden yapay çiçeklerle süslenmiş diğer köşesine kadar gezindirdiğim bakışlarım, şaraplar, şampanyalar, karidesler vs.vs.
Takım elbiseli şatafat, içki ve müzikle payelenmiş.Rakı şampanya,dekolte kıyafetler, dekolte konuşmalar, maksat eğlenmek..
Bir an için ortama kendimi çok yabancı hissediyorum.Terlemeye başladım.Adı kokteyl, olan bana oldu.Kokteyl gibi oldum.İçimde bir bin düşünce çocukluğuma kadar iniyorum.
Bu müzik bu gösterişli mekan bana ait değil,bu zevk benim değil.Burda ne işim var.
Velakin içimdeki şeytan buraya geldiğim için ortama uymak zorunda olduğumu fısıldadı.Ve olan oldu,barajın kapaklarını açtım,koyverdiğim düşünceler lastik toplar gibi nereye sıçtrayacağı belli olmaksızın sağa sola saçıldı.
Meydanda bir sorumsuzluk ve etiketinde eğlence yazan bir akşam.Şüphesiz sevdiğim arkadaşımın düğününde bulunmalıydım.Ama kendimi yitik hissettim o akşam."
Gelen 3-5 kişi.Yer nefis,denize nazır,tamamı cam pencere döşeli,temiz bir mekan.
Tokalaşmalar, sırıtışlar.Aklımın ermeyeceği pek çok ayrıntı.(Kol düğmesinden,ne renk elbise giyileceğine kadar) Salon kibarlıkları, nezaketli bakışlar,kibar beyfendiler,şık hanfendiler.
Gelin Türk, damat İngiliz.
Sonra müzik girdi.Çello ve klarnet çalan iki çoçuğun bulunduğu köşeden yapay çiçeklerle süslenmiş diğer köşesine kadar gezindirdiğim bakışlarım, şaraplar, şampanyalar, karidesler vs.vs.
Takım elbiseli şatafat, içki ve müzikle payelenmiş.Rakı şampanya,dekolte kıyafetler, dekolte konuşmalar, maksat eğlenmek..
Bir an için ortama kendimi çok yabancı hissediyorum.Terlemeye başladım.Adı kokteyl, olan bana oldu.Kokteyl gibi oldum.İçimde bir bin düşünce çocukluğuma kadar iniyorum.
Bu müzik bu gösterişli mekan bana ait değil,bu zevk benim değil.Burda ne işim var.
Velakin içimdeki şeytan buraya geldiğim için ortama uymak zorunda olduğumu fısıldadı.Ve olan oldu,barajın kapaklarını açtım,koyverdiğim düşünceler lastik toplar gibi nereye sıçtrayacağı belli olmaksızın sağa sola saçıldı.
Meydanda bir sorumsuzluk ve etiketinde eğlence yazan bir akşam.Şüphesiz sevdiğim arkadaşımın düğününde bulunmalıydım.Ama kendimi yitik hissettim o akşam."
Salı, Ocak 22, 2008
Evlilik Manifestosu:(tamamı)
Bütün bu yazdıklarıma ters bir okuma mantığıyla "ne yani ben böyle değil miyim" "bunları zaten konuşmamış mıydık" "davranışlarımda demek ki olumsuz şeyler gördün de bunları yazıyorsun" "bunları şimdi söylemesen olmaz mıydı" vb. gibi çıkarımlarda bulunmamalısın.
Bu tipten çıkarımlar anlık, duygusal,tepkisel, ve duyduğun sevginin azaldığını zannettiğin,gerçeğe uymayan,söylemek istediğimi çarpıtan çıkarımlar olacaktır.Bu yazıyı sadece evlilik işinin ciddiyetini hatırlatmak, geleceği öngörmek ve sevgimizi güçlendirmek için yazıyorum.
Bu maddeler benim sana ne bir telkinim, ne bir uyarım, ne de bir tavsiyemdir.Olsa olsa evlenince sana tekrar tekrar hatırlatacağım gerçekçi,ayağı yere basan düşüncelerimdir.Her cümleyi derinlemesine düşünmen,ne demek istediğimi anlaman senin faydana olacaktır.Bunlara karşı söyleyeceğin düşüncelerini berrak ve net cümlelerle -benim yaptığım gibi-söylemeli ya da yazmalısın.
Evleneceğim kadın:
1)Benimle "iyi bir insanla evlenmiş olmak" için değil, beni sevginin son merhalesi olan yasal bir bağla sevmeye devam etmek istediğin için evlenmelisin.
2)Beni zihinsel düzeyde anlaman gerekir.Düşüncelerime saygı duyman yetmez.Bu düşüncelerime destek de vermelisin.Bu anlama ve algilama işi için, sadece zekanı değil,ruhunu da kullamalısın.bu iş, "kendinden vazgeçme" karşındaki kişi için düşüncelerinde ısrar etmeme cesaretini de içerir.
3)Kişişel görüşlerinden ve çıkarlarından vazgeçmek demek olan birlik ve fedakarlığı sağlayamaya çalışman gerekir.Fedakarlık kendi geçmişinden vazgeçmen, tutkuyla ailene ve kuracağımız yeni geleceğe kendini adaman demektir.
4)Kendine olan sevgin ve bugüne kadar katlandığın tüm sıkıntılarının pekiştirdiği "iyi bir gelecek kurma" kaygın, ikimizin sevgisinden daha önemli olmamalıdır.
5)Evlilikten önce tanışma sürecini, fikirlerin, değerlerin, yaşam biçimlerinin ve tutkuların karşılıklı yoklayarak öğrenilmesi süreci olarak kabul etmen, bu sürece saygı duyman, bilmen ve kendine ait düşüncelerini tutarlı olarak bu süreçte anlatabilmen gerekir.Uyuşmayan düşüncelerini cesaretle söylemelisin.
6)Gelişme,yenilenme, eski kişiliğinden ve yaşamından tamamen kurtulup, yepyeni bir hayat kurman demek olan evliliğe, güçlü bir umutla bağlanman,bu umudu besleyecek kaynakları düşünmen ve kendini yeni bir kişi yapacak sevgiye/sevgime/sevgimize sıkıca sarılman gerekir.
7)Hayal kırıklıkların, hoşnutsuzlukların veya "buna da tahammül edemem artık" diyebileceğin her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olman,adandığın evlilik hayatının zorluklarına karşı sabırlı,neşeli,güçlü durabilmeyi zihinsel olarak şimdiden kabul etmen gerekir.
8)Şimdi ve gelecekte kendini değersiz bir insan olarak görmene,kendinden sıkılmana ve hayatı kısırlaşmış ve bozulmuş görmene sebep olacak amaçsızlıktan kurtulman gerekir.Günlerini televizyon izlemek ve günlük streslerle hayatını şaşkınlık ve bıkmışlıkla yaşayan, hayatta aldığı kararlardan pişmanlık duyan bir insan olmak istemiyorsan sevgimizi ve ilişkimizi tetikleyecek amaçları bulmanın önemini kavraman gerekir.
Hayatına neşe,ilham,cesaret, güven ve umut katacak,içinde ikimizin de olduğu ortak amacını tespit etmen ve bu amaçlarını hayallerini bana anlatman gerekir.(Benim sana anlatacağım gibi)
9)Gelecekte sadece güzelliğinden/sempatikliğinden kaynaklanan her türlü avantaj, fırsat, kazanç, fayda veya şatafatı elinin tersiyle itmen gerekir.
Eğer gün gelir, sadece güzelliğinden dolayi bir kişi sana fayda sağlamaya çalışır ve sen de bunu farkettiğin halde böyle bir faydayı kabul edersen,bu ilişkiye ben de elimin tersiyle son vererim.
10)***
11)Evlenmekteki amacımızın, özgürlük değil, eşitlik içinde ve kardeş-dost-arkadaş gibi yaşamak olduğunu kabul etmelisin.Biz evlenerek daha özgürce yaşamak istemiyoruz.Eşitlik, bir bakıma kişiliğini gizleme arzusudur,yani kumaşı meydana getiren iplerden birinin diğerinden ayırdedilememesi gibi.Böylece kimse bizi diğerleriyle kıyaslayıp kusurlarımızı ortaya çıkaramaz.
Şayet ilerde hayal kırıklığı yaşadığın vehmine düşersen bunu asla özgürlüksüzlüğe yüklememelisin.Çünkü böyle yapanlar ancak ve ancak özgürlüğün gerektirdiği sorumluluk alma ve sonuçlarına katlanmayı becerememiş yeteneksizlerdir.
12)Benimle evlenerek hayatının tüm anlam ve alanları içinde bir bütün olarak olumlu bir değişime uğrayacağını bilmen gerekir.
Benimle evlenerek, hayatın boyunca sana sevgi besleyecek,bu sevgisini taze tutmak için her zaman senin biricikliğini ve tekliğini zikredecek, sana saygı duyacak, eksikliklerini ve kusurlarını örtecek, seninle hayatı boyunca gurur duyacak, seninle her daim empati kuracak, seni koruyacak,sana inanacak ve inanç verecek, sana sımsıkı sarılacak,ve kalben dahi seni asla aldatmayacak bir kişiyle beraber olacağını kafana KAZIMALISIN.
13)Benimle evlenerek, yaşamını faydalı olmaya ve doyumlu yaşamaya, okumaya, öğrenmeye,gülmeye,sevmeye ve çalışmaya adamış, Allah ile irtibatını evlilikle birlikte daha da güçlendireceğini ümit eden, inançlı, mütevazi, gösterişten hiç hoşlamayan, yaşam için zaruri olan yeme-içme-giyinme-barınma gibi meseleleri küçümseyen ve bunlara değer vermeyen birisiyle birlikte olacağını kabul etmiş olduğunu bilmen gerekir.
14)Seninle evlenerek yukarıda geçen her maddenin ayrı ayrı benim için de geçerli olduğunu, böyle olmasını sadece istediğim için değil,böyle olması gerektiğine kalben inandığım için bunları yazdığımı bilmelisin.
15) Bütün bu yazdıklarıma değer vermez, önemsemez, kalben inanmaz veya küçümsersen, benim de sana değer vermeyeceğimi,seni önemsemeyeceğimi ve küçümseyeceğimi bilmelisin.Bunu misilleme yapmak için değil uzun vadede düşününce doğal süreçte böyle olacağını tahmin ettiğim için söylediğimi de bilmelisin.
Bu tipten çıkarımlar anlık, duygusal,tepkisel, ve duyduğun sevginin azaldığını zannettiğin,gerçeğe uymayan,söylemek istediğimi çarpıtan çıkarımlar olacaktır.Bu yazıyı sadece evlilik işinin ciddiyetini hatırlatmak, geleceği öngörmek ve sevgimizi güçlendirmek için yazıyorum.
Bu maddeler benim sana ne bir telkinim, ne bir uyarım, ne de bir tavsiyemdir.Olsa olsa evlenince sana tekrar tekrar hatırlatacağım gerçekçi,ayağı yere basan düşüncelerimdir.Her cümleyi derinlemesine düşünmen,ne demek istediğimi anlaman senin faydana olacaktır.Bunlara karşı söyleyeceğin düşüncelerini berrak ve net cümlelerle -benim yaptığım gibi-söylemeli ya da yazmalısın.
Evleneceğim kadın:
1)Benimle "iyi bir insanla evlenmiş olmak" için değil, beni sevginin son merhalesi olan yasal bir bağla sevmeye devam etmek istediğin için evlenmelisin.
2)Beni zihinsel düzeyde anlaman gerekir.Düşüncelerime saygı duyman yetmez.Bu düşüncelerime destek de vermelisin.Bu anlama ve algilama işi için, sadece zekanı değil,ruhunu da kullamalısın.bu iş, "kendinden vazgeçme" karşındaki kişi için düşüncelerinde ısrar etmeme cesaretini de içerir.
3)Kişişel görüşlerinden ve çıkarlarından vazgeçmek demek olan birlik ve fedakarlığı sağlayamaya çalışman gerekir.Fedakarlık kendi geçmişinden vazgeçmen, tutkuyla ailene ve kuracağımız yeni geleceğe kendini adaman demektir.
4)Kendine olan sevgin ve bugüne kadar katlandığın tüm sıkıntılarının pekiştirdiği "iyi bir gelecek kurma" kaygın, ikimizin sevgisinden daha önemli olmamalıdır.
5)Evlilikten önce tanışma sürecini, fikirlerin, değerlerin, yaşam biçimlerinin ve tutkuların karşılıklı yoklayarak öğrenilmesi süreci olarak kabul etmen, bu sürece saygı duyman, bilmen ve kendine ait düşüncelerini tutarlı olarak bu süreçte anlatabilmen gerekir.Uyuşmayan düşüncelerini cesaretle söylemelisin.
6)Gelişme,yenilenme, eski kişiliğinden ve yaşamından tamamen kurtulup, yepyeni bir hayat kurman demek olan evliliğe, güçlü bir umutla bağlanman,bu umudu besleyecek kaynakları düşünmen ve kendini yeni bir kişi yapacak sevgiye/sevgime/sevgimize sıkıca sarılman gerekir.
7)Hayal kırıklıkların, hoşnutsuzlukların veya "buna da tahammül edemem artık" diyebileceğin her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olman,adandığın evlilik hayatının zorluklarına karşı sabırlı,neşeli,güçlü durabilmeyi zihinsel olarak şimdiden kabul etmen gerekir.
8)Şimdi ve gelecekte kendini değersiz bir insan olarak görmene,kendinden sıkılmana ve hayatı kısırlaşmış ve bozulmuş görmene sebep olacak amaçsızlıktan kurtulman gerekir.Günlerini televizyon izlemek ve günlük streslerle hayatını şaşkınlık ve bıkmışlıkla yaşayan, hayatta aldığı kararlardan pişmanlık duyan bir insan olmak istemiyorsan sevgimizi ve ilişkimizi tetikleyecek amaçları bulmanın önemini kavraman gerekir.
Hayatına neşe,ilham,cesaret, güven ve umut katacak,içinde ikimizin de olduğu ortak amacını tespit etmen ve bu amaçlarını hayallerini bana anlatman gerekir.(Benim sana anlatacağım gibi)
9)Gelecekte sadece güzelliğinden/sempatikliğinden kaynaklanan her türlü avantaj, fırsat, kazanç, fayda veya şatafatı elinin tersiyle itmen gerekir.
Eğer gün gelir, sadece güzelliğinden dolayi bir kişi sana fayda sağlamaya çalışır ve sen de bunu farkettiğin halde böyle bir faydayı kabul edersen,bu ilişkiye ben de elimin tersiyle son vererim.
10)***
11)Evlenmekteki amacımızın, özgürlük değil, eşitlik içinde ve kardeş-dost-arkadaş gibi yaşamak olduğunu kabul etmelisin.Biz evlenerek daha özgürce yaşamak istemiyoruz.Eşitlik, bir bakıma kişiliğini gizleme arzusudur,yani kumaşı meydana getiren iplerden birinin diğerinden ayırdedilememesi gibi.Böylece kimse bizi diğerleriyle kıyaslayıp kusurlarımızı ortaya çıkaramaz.
Şayet ilerde hayal kırıklığı yaşadığın vehmine düşersen bunu asla özgürlüksüzlüğe yüklememelisin.Çünkü böyle yapanlar ancak ve ancak özgürlüğün gerektirdiği sorumluluk alma ve sonuçlarına katlanmayı becerememiş yeteneksizlerdir.
12)Benimle evlenerek hayatının tüm anlam ve alanları içinde bir bütün olarak olumlu bir değişime uğrayacağını bilmen gerekir.
Benimle evlenerek, hayatın boyunca sana sevgi besleyecek,bu sevgisini taze tutmak için her zaman senin biricikliğini ve tekliğini zikredecek, sana saygı duyacak, eksikliklerini ve kusurlarını örtecek, seninle hayatı boyunca gurur duyacak, seninle her daim empati kuracak, seni koruyacak,sana inanacak ve inanç verecek, sana sımsıkı sarılacak,ve kalben dahi seni asla aldatmayacak bir kişiyle beraber olacağını kafana KAZIMALISIN.
13)Benimle evlenerek, yaşamını faydalı olmaya ve doyumlu yaşamaya, okumaya, öğrenmeye,gülmeye,sevmeye ve çalışmaya adamış, Allah ile irtibatını evlilikle birlikte daha da güçlendireceğini ümit eden, inançlı, mütevazi, gösterişten hiç hoşlamayan, yaşam için zaruri olan yeme-içme-giyinme-barınma gibi meseleleri küçümseyen ve bunlara değer vermeyen birisiyle birlikte olacağını kabul etmiş olduğunu bilmen gerekir.
14)Seninle evlenerek yukarıda geçen her maddenin ayrı ayrı benim için de geçerli olduğunu, böyle olmasını sadece istediğim için değil,böyle olması gerektiğine kalben inandığım için bunları yazdığımı bilmelisin.
15) Bütün bu yazdıklarıma değer vermez, önemsemez, kalben inanmaz veya küçümsersen, benim de sana değer vermeyeceğimi,seni önemsemeyeceğimi ve küçümseyeceğimi bilmelisin.Bunu misilleme yapmak için değil uzun vadede düşününce doğal süreçte böyle olacağını tahmin ettiğim için söylediğimi de bilmelisin.
Cumartesi, Ocak 19, 2008
Evlilik Manifestosu:
Bütün bu yazdıklarıma ters bir okuma mantığıyla "ne yani ben böyle değilmiyim" "bunları zaten konuşmamışmıydık" "davranışlarımda demekki olumsuz şeyler gördün de bunları yazıyorsun" "bunları şimdi söylemesen olmazmıydı" vb. gibi çıkarımlarda bulunmamalısın.
Bu tipten çıkarımlar anlık, duygusal,tepkisel, ve duydugun sevginin azaldığını zannettiğin,gerçeğe uymayan,söylemek istediğimi çarpıtan çıkarımlar olacaktır.Bu yazıyı sadece evlilik işinin ciddiyetini hatırlatmak, geleceği öngörmek ve sevgimizi güçlendirmek için yazıyorum.
Bu maddeler benim sana ne bir telkinim, ne bir uyarım, ne de bir tavsiyemdir.Olsa olsa evlenince sana tekrar tekrar hatırlatacağım gerçekçi,ayağı yere basan düşüncelerimdir.Her cümleyi derinlemesine düşünmen,ne demek istediğimi anlaman senin faydana olacaktır.Bunlara karşı söyleyeceğin düşüncelerini berrak ve net cümlelerle -benim yaptığım gibi-söylemeli ya da yazmalısın.
Evleneceğim kadın:
1)Benimle "iyi bir insanla evlenmiş olmak" için değil, beni sevginin son merhalesi olan yasal bir bağla sevmeye devam etmek istediğin için evlenmelisin.
2)Beni zihinsel düzeyde anlaman gerekir.Düşüncelerime saygı duyman yetmez.Bu düşüncelerime destek de vermelisin.Bu anlama ve algilama işi için, sadece zekanı değil,ruhunu da kullamalısın.bu iş, "kendinden vazgeçme" karşındaki kişi için düşüncelerinde ısrar etmeme cesaretini de içerir.
3)Kişişel görüşlerinden ve çıkarlarından vazgeçmek demek olan birlik ve fedakarlığı sağlayamaya çalışman gerekir.Fedakarlık kendi geçmişinden vazgeçmen, tutkuyla ailene ve kuracağımız yeni geleceğe kendini adaman demektir.
4)Kendine olan sevgin ve bugüne kadar katlandığın tüm sıkıntılarının pekiştirdiği "iyi bir gelecek kurma" kaygın, ikimizin sevgisinden daha önemli olmamalıdır.
5)Evlilikten önce tanışma sürecini, fikirlerin, değerlerin, yaşam biçimlerinin ve tutkuların karşılıklı yoklayarak öğrenilmesi süreci olarak kabul etmen, bu sürece saygı duyman, bilmen ve kendine ait düşüncelerini tutarlı olarak bu süreçte anlatabilmen gerekir.Uyuşmayan düşüncelerini cesaretle söylemelisin.
6)Gelişme,yenilenme, eski kişiliğinden ve yaşamından tamamen kurtulup, yepyeni bir hayat kurman demek olan evliliğe, güçlü bir umutla bağlanman,bu umudu besleyecek kaynakları düşünmen ve kendini yeni bir kişi yapacak sevgiye/sevgime/sevgimize sıkıca sarılman gerekir.
7)Hayal kırıklıkların, hoşnutsuzlukların veya "buna da tahammül edemem artık" diyebileceğin her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olman,adandığın evlilik hayatının zorluklarına karşı sabırlı,neşeli,güçlü durabilmeyi zihinsel olarak şimdiden kabul etmen gerekir.
8)Şimdi ve gelecekte kendini değersiz bir insan olarak görmene,kendinden sıkılmana ve hayatı kısırlaşmış ve bozulmuş görmene sebep olacak amaçsızlıktan kurtulman gerekir.Günlerini televizyon izlemek ve günlük streslerle hayatını şaşkınlık ve bıkmışlıkla yaşayan, hayatta aldığı kararlardan pişmanlık duyan bir insan olmak istemiyorsan sevgimizi ve ilişkimizi tetikleyecek amaçları bulmanın önemini kavraman gerekir.
Hayatına neşe,ilham,cesaret, güven ve umut katacak,içinde ikimizin de olduğu ortak amacını tespit etmen ve bu amaçlarını hayallerini bana anlatman gerekir.(Benim sana anlatacağım gibi)
Bu tipten çıkarımlar anlık, duygusal,tepkisel, ve duydugun sevginin azaldığını zannettiğin,gerçeğe uymayan,söylemek istediğimi çarpıtan çıkarımlar olacaktır.Bu yazıyı sadece evlilik işinin ciddiyetini hatırlatmak, geleceği öngörmek ve sevgimizi güçlendirmek için yazıyorum.
Bu maddeler benim sana ne bir telkinim, ne bir uyarım, ne de bir tavsiyemdir.Olsa olsa evlenince sana tekrar tekrar hatırlatacağım gerçekçi,ayağı yere basan düşüncelerimdir.Her cümleyi derinlemesine düşünmen,ne demek istediğimi anlaman senin faydana olacaktır.Bunlara karşı söyleyeceğin düşüncelerini berrak ve net cümlelerle -benim yaptığım gibi-söylemeli ya da yazmalısın.
Evleneceğim kadın:
1)Benimle "iyi bir insanla evlenmiş olmak" için değil, beni sevginin son merhalesi olan yasal bir bağla sevmeye devam etmek istediğin için evlenmelisin.
2)Beni zihinsel düzeyde anlaman gerekir.Düşüncelerime saygı duyman yetmez.Bu düşüncelerime destek de vermelisin.Bu anlama ve algilama işi için, sadece zekanı değil,ruhunu da kullamalısın.bu iş, "kendinden vazgeçme" karşındaki kişi için düşüncelerinde ısrar etmeme cesaretini de içerir.
3)Kişişel görüşlerinden ve çıkarlarından vazgeçmek demek olan birlik ve fedakarlığı sağlayamaya çalışman gerekir.Fedakarlık kendi geçmişinden vazgeçmen, tutkuyla ailene ve kuracağımız yeni geleceğe kendini adaman demektir.
4)Kendine olan sevgin ve bugüne kadar katlandığın tüm sıkıntılarının pekiştirdiği "iyi bir gelecek kurma" kaygın, ikimizin sevgisinden daha önemli olmamalıdır.
5)Evlilikten önce tanışma sürecini, fikirlerin, değerlerin, yaşam biçimlerinin ve tutkuların karşılıklı yoklayarak öğrenilmesi süreci olarak kabul etmen, bu sürece saygı duyman, bilmen ve kendine ait düşüncelerini tutarlı olarak bu süreçte anlatabilmen gerekir.Uyuşmayan düşüncelerini cesaretle söylemelisin.
6)Gelişme,yenilenme, eski kişiliğinden ve yaşamından tamamen kurtulup, yepyeni bir hayat kurman demek olan evliliğe, güçlü bir umutla bağlanman,bu umudu besleyecek kaynakları düşünmen ve kendini yeni bir kişi yapacak sevgiye/sevgime/sevgimize sıkıca sarılman gerekir.
7)Hayal kırıklıkların, hoşnutsuzlukların veya "buna da tahammül edemem artık" diyebileceğin her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olman,adandığın evlilik hayatının zorluklarına karşı sabırlı,neşeli,güçlü durabilmeyi zihinsel olarak şimdiden kabul etmen gerekir.
8)Şimdi ve gelecekte kendini değersiz bir insan olarak görmene,kendinden sıkılmana ve hayatı kısırlaşmış ve bozulmuş görmene sebep olacak amaçsızlıktan kurtulman gerekir.Günlerini televizyon izlemek ve günlük streslerle hayatını şaşkınlık ve bıkmışlıkla yaşayan, hayatta aldığı kararlardan pişmanlık duyan bir insan olmak istemiyorsan sevgimizi ve ilişkimizi tetikleyecek amaçları bulmanın önemini kavraman gerekir.
Hayatına neşe,ilham,cesaret, güven ve umut katacak,içinde ikimizin de olduğu ortak amacını tespit etmen ve bu amaçlarını hayallerini bana anlatman gerekir.(Benim sana anlatacağım gibi)
Salı, Ocak 15, 2008
zor işler..
İnsanoğlu seviyor, üzülüyor, aşık oluyor, derinlemesine düşünüyor, yüzeysel davranıyor, bazen sabırsız bazen çok kaba, bazen çok kibar davranıyor..Hareketlerimizin çeşitliliği, ve bazı bazı çelişkili oluşu kendimize doğru bir çekicilik yaratıyor.Kendimizi anlamak, içimize dokunmak onu hissetmek bazen öylesine kolaylaşıyor, bazen kapkalın duvarlarla inadına zorlaşıyor.
Hele sevince, hele sevince..Karsındaki insanı inadına sevmek, inadına her dediğine evet demek, her isteğini yapmaktan zevk almak öylesine lezzetli bir meyve.Bazen her isteğimizin sevdiklerimiz tarafından anında yapılacağına inanmak,ve bunun getirdiği güçle dengeyi kaybetmek.Olmayınca neden olmadı, neden kabul etmedi bu isteğimi diye üzülmek.İki sevgi dolu kalbin birbirine kavuşma iştiyaki ile küp küp atması , küçücük gülüşlerinden kendine kocaman bir imparatorluk kurması, ve bununla hazzetmesi.Kendi moral düzeyini koruyamadan, karsımdaki kişinin moral düzeyine hakim olmaya çalışmak.vs vs.
Zor işler..
Ama sevdiğiniz kişi size dünyanın en sevilesi insanı olarak geliyorsa aynı zamanda sonu mutlulukla biten güzel işler..
Hele sevince, hele sevince..Karsındaki insanı inadına sevmek, inadına her dediğine evet demek, her isteğini yapmaktan zevk almak öylesine lezzetli bir meyve.Bazen her isteğimizin sevdiklerimiz tarafından anında yapılacağına inanmak,ve bunun getirdiği güçle dengeyi kaybetmek.Olmayınca neden olmadı, neden kabul etmedi bu isteğimi diye üzülmek.İki sevgi dolu kalbin birbirine kavuşma iştiyaki ile küp küp atması , küçücük gülüşlerinden kendine kocaman bir imparatorluk kurması, ve bununla hazzetmesi.Kendi moral düzeyini koruyamadan, karsımdaki kişinin moral düzeyine hakim olmaya çalışmak.vs vs.
Zor işler..
Ama sevdiğiniz kişi size dünyanın en sevilesi insanı olarak geliyorsa aynı zamanda sonu mutlulukla biten güzel işler..
Pazar, Ocak 13, 2008
Rotasız Klupler..
İçimde köpüren isyan masallarına inatla karşı çıkıyor ve bugünlerde yasadıgım yogun frekanslı ilişkinin de etkisiyle akıl okumalarımı yapamıyorum.Yıllarca taşına bastıgım, topragını taşıdıgım, sogunu yediğim çorak anadolu topraklarına seyir halinde sıcak ve konforlu bir otobüs koltugundan bakarak düşünüyorum.Elimde hazmede hazmede okudugum bir kitap,bu ülkede yasayan biri olarak ne yapıyorum, neler yasadım diye soruyorum.
İnsanların ukalalık ve yalakalıkla yükseldikleri köşelerini kaybetmekten korktukları bir memlekette yasıyorum.benim memleketimde adı sanı belli olmayan klüpler gencecik dimağları parayla şatafatla kandırmışlar.İçlerine sinmişler..her seyden korkan ne kadar çok insan var.Yok mu bu ülkede bu rezilliklere bir kişi durun siz ne yapıyorsunuz diyen? Para ve makam karsılığını onurunuzu sattıgınızın, salon kibarlıklarıyla boyanmış içi boş bir sahtekarlığa kanma aptallığının içinde oldugunuzu farketmiyor musunuz?
İnsanların ukalalık ve yalakalıkla yükseldikleri köşelerini kaybetmekten korktukları bir memlekette yasıyorum.benim memleketimde adı sanı belli olmayan klüpler gencecik dimağları parayla şatafatla kandırmışlar.İçlerine sinmişler..her seyden korkan ne kadar çok insan var.Yok mu bu ülkede bu rezilliklere bir kişi durun siz ne yapıyorsunuz diyen? Para ve makam karsılığını onurunuzu sattıgınızın, salon kibarlıklarıyla boyanmış içi boş bir sahtekarlığa kanma aptallığının içinde oldugunuzu farketmiyor musunuz?
Cumartesi, Ocak 12, 2008
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)